12;sergi günü

160 18 34
                                    

"Limon güzeli!" Korkuluğa yasladığım sırtımı uzaktan gelen sesle çekmiştim. Uzun süredir yaslı durduğum için sırtım ağrımıştı. Ufak gerinme hareketleri yaparken karşı yoldan gelen arkadaşlarıma çevirmiştim bakışlarımı.

"Eee, heyecanlı mısın?" Yuna yanıma gelir gelmez kollarından birini omzuma atmış özenle uğraştığım saçlarımı dağıtmıştı. "Saçlarımı rahat bırak!" Neresine isabet ettiğine önem vermeden dirseğimle ittirmiştim. "Aaa, kızlar! Yeji, Ryujin için hazırlanmış... Şuna da bakın ne kadar aşık!" Söylediklerine tahammül edemezken birde yanaklarımı zıt kutuplara doğru çekiştiriyor canımın acısını önemsemiyordu. Gerginlikten neredeyse ağlayacaktım ve Yuna hiç yardımcı olmuyordu.

Sonunda Jisu, Yuna'nın belinden tutmuş kendine doğru çekmişti. "Kızı rahat bıraksana, Yuna." Dediğinde Jisu'nun alanına girdiğinden miydi bilmiyordum ancak usulca kafasını sallamış sessizce Jisu'nun ellerinin keyfini çıkarıyor gibi duruyordu.

"Yuna'nın saçmalıkları bittiyse taksi çağırıyorum. Konumu attılar değil mi?" Unutun. Yuna'nın sessiz kalması imkânsızdı. "Ufff, Chaeryeong! Buraya gelmeden bir şeyler mi içtin? Herkes bu sergiye gitmek için deli oluyor sen konum diyorsun... Resmen özeliz özel! Yengem sağ olsun." diyerek bana göz kırpmıştı. Çıldırtırdı insanı.

"Ryujin, bana konumu attı. Sen çağır taksi chae. Bu kızın dilinden kurtulamayacağız yoksa." dediğimde Chaeryeong kafasını olumluca sallamıştı.

Yaklaşık birkaç dakikanın ardından -Yuna'nın saçmalıkları bitmemişti- taksi gelmişti. Hepimiz bindiğimizde varmak için yalnızca yarım saatimiz vardı. Bu sırada kulaklıklarımı takmıştım. Ryujin'le son konuşmamızda bana önerdiği kitabı okumuş olmama rağmen kaydettiğim podcastlerden açmış, yol bitene kadar dinlemiştim.

Saat yedi buçuk, sekiz olmasına yalnızca yarım saat kala Bir Kadının Bilinmeyen Mektubu'nu dinliyordum. Saat sekiz olduğunda taksi ineceğimiz yerde durmuştu. Yuna hızlıca araçtan inip havayı sert bir şekilde içine çekmişti. Çok heyecanlıydı...

"Yeji! Ah," kafasına hafifçe vurup, "Yanlış dedim. Limon güzeli, hızlı olsana ya!" Uyuşukça hareket etmemden rahatsız olduğunu dile getirdiğinde gözlerimi devirmiştim. Sakin kalmak istiyordum. Ryujin'in karşısında heyecandan iki büklüm olmak gibi bir amacım yoktu. Bu yüzden usulca hareket etmem şarttı. Yalnızca, Yuna'nın birkaç dakikalığına beni anlayacağını düşünsem de nafileydi. Kolumdan tutarak beni sergi salonuna çekiştirmişti.

Çiçek kaplamalı yüksek kapının ardına, çıkışı olmayan, onun olduğu yere.

En aksisi ise Shin Ryujin'le göz göze gelmiştim. İşte şimdi hiçbir yerden çıkış yoktu.

Yanındaki misafirlerinden dolayı bana hızlıca gülümsemiş çizdigi herhangi bir tablonun hakkında konuşmaya devam etmişti. "İmdat! Sana gülümsedi gördün mü?! Çıldıracağım, Tanrım, neden ben değil neden!" Yuna'nın sesini duymamla gözlerimi Ryujinden çekmiş neredeyse ağlayacak olan arkadaşıma çevirmiştim bakışlarımı. "Yuna, lütfen biraz sakin olur musun? Yeterince gerginim ve asla yardımcı olmuyorsun bana." dediğimde omzuyla omzuma çarpmış, "Görüyor musun Jisu... Küçük kurbağamızın saçları üstünde kırmızı kalpler dolaşıyor. Ah! sarı mı demeliydim..." demişti. "Artık rahat bırak, Yeji'yi, Yuna..." Jisu konuştuğunda rahat bir nefes vermiştim çünkü şu an gerçekten Yuna'ya cevap verecek halde hissetmiyordum kendimi. Masada duran içeceklerden birini ellerim arasına alırken Yuna bir anda Jisunun elini tutup, "Jisu! şuradaki keklere bak! Sana benziyorlar," deyip salonun sağ tarafına doğru çekiştirmişti. Yuna'yı anlamak zordu. İkisinin arasındaki ilişkiyi anlamak ise daha zordu. Uğradıkları keklerin yanında Yuna, Jisu'ya keklerden yedirmeye çalışıp, "Baksana tıpkı sen! Bunu midene al ve ona orada güzelce bak sevimli anne kek..." diyerek saçlarını bir büyükanne edasıyla okşamıştı. Jisu, Yuna'nın yaptıklarına kayıtsız kalamamış samimice gülümsemişti. Sonunda Yuna sessizliğe kavuşup keklerden kendisi yemeye başladığında gözlerimi ikili üzerinden çekmiştim. 

lemon starshollow | ryejiWhere stories live. Discover now