Bölüm-20

16 3 0
                                    


Bir ara gözlerimi açtım ve kanepenin karşısındaki koltukta bacak bacak üstüne atmış bir şekilde oturan Andy'yi gördüm. Gözlerini bile kırpmadan bana bakıyordu. Gözlerimi ovuşturdum sonra gözlerimi kapattım ve içimden 10'a kadar saydım. Gözlerimi tekrardan açtığımda hâlâ karşımda oturuyordu. "Daha önce hiç uyanıkken karabasan görmemiştim," diye kendi kendime söylenirken yanıma geldi. "Karabasan değil Ada,"


Yerimden kalkmaya çalışırken hâlâ bornozumun üzerimde olduğunu hatırladım ama üzerimde battaniyem vardı. "Senin ne işin var evimde? İçeri nasıl girdin? Ya Min-Su seni gördüyse?"

"Ne işim mi var? Seni defalarca aradım ama açmadın,"

"Neden aradın?"
"Şimdi sorunumuz bu mu Ada? Telefonun açılmayınca hastanedesin diye oraya adam gönderdim. Mi-Anne eve gittiğini söylemiş. Restoran müdürünü aradım Kim-Woo'ya da gitmemişsin. Buraya adam gönderdim kapı duvar. Sonunda ben de telefon numarası olan tek arkadaşın Peri'yi aradım. Uyumuş olabileceğini söyledi ama o da tedirgin olmuştu. Peri güvenlikle görüştü, Min-Su iki gündür ortada yokmuş. Şifreni de ondan öğrendim. İçeri girerken görüntülü aradım, seni görünce rahatladı kızcağız."
"Hain Per. Neden sen gelip başımda bekliyorsun? Ya sevgilin seni takip ettiriyorsa? Al başına belayı! Adamına verseydin şifreyi."
"Yarı çıplak bir kadını seyretmek haliyle adamımın hoşuna giderdi ama ben buna izin veremezdim."
"Ne tür bir insansın sen ya! Söyleyecek söz bulamıyorum artık. Sen saatler önce beni sevgilinin talimatıyla işyerinden tacizci gibi kovmadın mı? Hem sana ne? Adam beni yarı çıplak görmüş ya da görmemiş... Sen kimsin ki benim bedenimle ilgili tasarruflara izin vereceksin? Çık git evimden!" diye bağırırken kalkmaya çalışıyor fakat cesaret edemiyordum.
Andy hâlâ başımdaydı. "Bitti mi? ... Sen uyurken defalarca annen aradı. Sen onu ararken ben de yiyecek bir şeyler hazırlarım."
"Lütfen defolur musunuz eski patronum. Yoksa avazım çıktığı kadar bağırmayı bırakıp, güvenliği çağırıp seni yaka paça dışarı attıracağım."
"Onun için önce kalkman gerekir. Merak etme, birazdan isteğinizi yerine getirip defolacağım eski çalışanım. Şimdi uzatma da anneni ara, merak etmiştir."
Sinirden geberiyor ve bir şey yapamıyordum. "Sana bir şey söyleyeyim mi? Şimdiye kadar bana hata yapanı hep hayatımdan çıkarırdım. Sana ikinci bir şans verip benzer duruma düşünce aslında ne kadar doğru yaptığımı anladım. Ne de olsa bozuk mayadan peynir tutmaz," derken telefona baktım annemin 28 kere aradığını gördüm. "Yandım! 28 kere annem aramış. Bu kadar sık aradığına göre şirketi aramış bulamayınca Mi-Anne'yi aramıştır ve hasta olduğumu öğrenmiştir. Sen içeri geç, bir de seni görürse kafamın etini yer," dedim.
"Annen Minik'i biliyor mu?"
"Söyledim."
"Korece biliyor mu?"
"Bir App var, o programdan çeviri yapıyor. Doktorla da İngilizce konuşuyor zaten. Hadi kaybol bir de senin kim olduğunu açıklamak zorunda kalmayayım. Zaten halim yok,"
Gülerek uzaklaşan Andy'nin arkasından hemen annemi görüntülü aradım. "Neyin var Ada? Hastalanmışsın kızım. Aklım çıktı valla kaç kere aradım. Aaaa nasıl unuttum bu aralar regli olman gerekiyordu. Yine sancılı mı oldun? Sen üzüldüğünde regllerin ağır sancılı geçer. Neye üzüldün canım? Seni çok mu yorup üzüyorlar? Ben sözleşme falan dinlemem, ilk uçakla geri dön. İstersen ben geleyim patronunla görüşürüm beraber döneriz. Mina ve Mehmet de yanına gelecekmiş. Neden geliyorlar, yoksa bana anlatmadığın bir şeyler mi var? Kesin başına bir şey geldi. Kızım ben senin annenim derdin neyse söyle, her şeyin bir çaresi vardır. Çok mu kötü oldun yavrum? Bir başına oralarda şimdi sen hastaneye de gitmemişsindir. Dur..."
Bin ya sabırdan sonra annemi susturmazsam ilk regli günlerime döneceğimi bilmenin huzursuzluğuyla "Anne susarsan sorduğun sorulara cevap vereceğim," dedim.
"Tamam yavrum, söyle annene ne derdin var?"
"Anne abartma, ne derdim olacak?" derken kapıya göz attım kimse yoktu. "Bu hafta biraz yoruldum, yorulunca reglim sancılı ve erken geldi. Hastaneye gittim serum taktılar, içine sakinleştirici konunca ben de deliksiz uyumuşum. Telefonlarını duymamışım. Bütün mesele bu."
"Peki o zaman Mina neden apar topar yanına geliyor?"
"Annem, canım annem, meraklı annem beni özlediği için geliyor. Hem onu boş ver şimdi asıl ben sana hayatının sürprizini yapabilirim, kendini hazırla."
"Yoksa gizli saklı evlendin mi?" diyen annemin sesindeki telaş anlatılamazdı.
"Anne senin bu hayal dünyanla kaç sinema filmi, kaç dizi senaryosu çıkar biliyor musun? Ama yaklaştın."

"Nasıl yaklaştım yoksa biriyle mi çıkıyorsun?"
"Hayır, çıkmıyorum fakat gelince evlenebilirim."
"Nasıl yani?"
"Anne ben Minik'i evlat edinmek istiyorum. Onun için sahte bir evlilik bile yapabilirim."
"Saçmalama Ada! Ben de bir şey var sandım."
"Yani izin veriyorsun."
"Tabi ki izin vermiyorum!"
"O zaman sen evlen, bak Minik'i kardeş olarak kabul ederim."
"Serumuna saçmalama ilacı mı koydular kızım? Daha etkisi geçmemiş çünkü saçmalamaya devam ediyorsun. Sürprizin ne?"
"Sürprizi şimdi söylersem sürpriz olur mu sevgili anneciğim? Tüyo vereyim senin çok istediğin bir şey."
"Bak şimdi daha çok merak ettim."
"Et sultanım ben gelene kadar merak etmeye devam et. Hadi kapatalım, gerçekten uykum var. Kontrol etmek için devamlı arama. Yok en iyisi ben şimdi telefonu kapatıyorum uyanınca ararım."
"Tamam bebeğim ama bak gözlerini açar açmaz beni ara. Şimdi sen iki gün yataktan çıkamazsın, bak yemek yemeyi ve bol su içmeyi ihmal etme. Sen yine mi kilo verdin?"
"Anneee,"
"Tamam hadi iyi dinlenmeler kızım ve sakın saçma sapan düşüncelerini birine anlatma, deli diye tımarhaneye tıkarlar," dedikten sonra gülerek telefonu kapatmıştı.
Telefonu kapatmamla Andy'nin elinde bir şişe su ve bardakla gülerek yanıma gelmesi bir oldu. "Neden hastalandığın belli oldu. Annene kesinlikle katılıyorum. Sahte evliliği düşündüren serumun etkisini atman lazım. Şimdi annenin sözünü dinleyip yemek yemelisin. Kalkmak için yardım ister misin?"
"Sen gitsene artık. Gizli gizli konuşmaları dinlemekten başka yapacak İşin gücün yok mu?" derken artık onunla muhatap olmamam gerektiği aklıma gelmişti. Ben adamdan uzaklaşmak istedikçe burnumun dibinde bitiyordu.
"Önemli bir toplantım olmasa kalıp seni biraz daha sinir ederdim ama gitmem gerek. Yemeğin masada, yedikten sonra dinlenmene bak. Bu arada sehpanın üzerindeki oyuncak bebekler annene yapacağın sürprizin mi?"
Hayretle, "Nasıl anladın?" diye sordum.
"Annenin çocukları ve bebekleri sevdiğini sen söylemiştin."
Onun, benim ve ailem hakkında bu kadar şey bilmesi üstelik benim kanalımla bilmesine iyice sinir olmuştum. Hırsla "Ya sen ne biçim birisin? Sabah yaptıkların vicdanını mı zorladı neden benimle ve ailemle ilgileniyorsun? Git sevgilinle ilgilen, olmadı çalışanlarını kum torbasına çevir. Ama lütfen bana iyi davranmayı bırak çünkü arkasından kendinden nefret ettirecek bir şeyler yapıyorsun."
İlk defa şaşkınlıkla ne diyeceğini bilememiş fakat kısa sürede kendini toplamıştı. "Ne de olsa ülkemin misafiri ve şirketim için yaptığın işi teslim edene kadar çalışanımsın. Seninle ilgilenmek benim görevim," dedi.
Ya sabır çekmek zorunda kaldım. "Seni benimle ilgili tüm sorumluluklarından azat ediyorum. Lütfen defol, bak lütfen dedim beni daha fazla zorlama. Devamında neler yapacağımı ben bile bilmiyorum," derken tıslıyordum.
"Regliyken gerçekten çekilmiyorsun," dediği an yanımdaki yastıklardan birini alıp fırlattım. Gülerek giderken "Gerçekten çekilmiyorsun," dedi. Bu sefer kafasının üzerinden terliğim uçmuştu.

Bu adamı hiç anlamıyordum. Bir gün çok iyi, bir gün çok kötü. Hatta bugün sabah ve öğleden sonra değişen davranışları... Çift kişilikli miydi? Yoksa bana fazlasıyla acımaya mı başlamıştı ya da beni eğlencelik biri olarak mı görüyordu? Duygularımın böyle bir adama, ilgi, hayranlık, hoşlanmadan çıkıp dolu dizgin aşka koşması ise iyice garipti. Bu gariplik beni çok yoruyor, yıpratıyordu. Gidecektim zaten ama ya unutmak, unutacak mıydım? 

Arap saçına dönmüş duygularımla gidip pijamamı giyip kendimi yatağa attım. "Keşke unutana kadar uyusam uyandığımda bütün yaşadıklarımı gülerek hatırlasam..."


GELİNLİKTEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin