Bölüm 3

79 71 4
                                    

Herkese yeniden merhabalar! Hikayemiz nasıl gidiyor bakalım? İsterseniz hemen geçelim! İyi okumalar!

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Araştırmacılar da bir şey bulamadıkları için geri dönüyordular. Ali yolda Demir'i aradı:

"Kerimin de ifadesini aldım. Saçma bir şey için araları değmiş. Bunun bize bir yardımı dokunacağına inanmıyorum. Seni yeni bir şeyler bulabildin mi?"

"Annesinin ifadesini aldım. Şüpheli kadına benzemiyor. Zaten akrabalarının dediklerine bakılırsa, anne-oğul bir-birini çok seviyormuşlar."

"Kimin annesi?"

"Saçmalama, Kamil'in işte..."

"Haa, anladım.."

Ali birazdan merkeze ulaşacağını söyleyip telefon aramasını kesti. Avucunun içi kadar olan not defterine baktı. En başta Kerimin nâmı duruyordu. Akıl hastası olduğunu söylüyordu. Kamil'i Kerim de öldürmüş olabilirdi. Onların araları değmişti hem de. Ali her ihtimale karşı Kerimin adını sakladı. İkinci isim Melek'ti. Kamil'in ablası. O diyordu-"Daha çoğunu bilsem konuşurdum. Lütfen, ama lütfen abimin katilini çabuk bulun..." Kapıdan çıkarken bile yalvarmıştı. Ali biraz düşündükten sonra Meleğin üzerinden büyükçe çizgi çekti. Sırada Murat'ın ismi vardı. Merih'in oğlu Murat. Onun da ifadesini almalıydı.

Merkeze ulaştılar. Ali odasına girerek koltuğuna oturdu. Dünden beri beyni onu kızdırıyordu, çünkü tüm şüphelilerin ismini diye-diye durmuştu. Gözleri yavaş-yavaş kapanıyordu. Sanki beyninin yorgunluğu tüm bedenindeydi....

Gözlerini açtı ve saate baktı. Akşam oluyordu, saat 5-ti. Murat'ın ifadesini alması gerekiyordu. Ayağa kalkarak küçük mutfağına geçti ve 1 fincan buz gibi su içti. Biraz kendine geldiğini hissetti. Vakit kaybetmeden arabaya binerek yola çıktı. Merihgilin evlerine kadar 15 dakika gitmeliydi. Demir'i aradı:

"Merihlere gidiyorum. Oğlu Murat'ın ifadesini almam gerekiyor."

"Biz de Kamil'in ofisindeyiz. Belki bir şeyler buluruzmu diye geldik."

"Haklısınız. İşinizi bölmeyeyim o zaman. İyi araştırmalar."

"Sana da koçum." dedi Demir ve telefonu kapattı.

Birazdan Merihgile ulaştı. İki katlı büyük, beyaz evleri vardı. Kapıda birkaç kamera vardı. Ali'nin aklı ermiyordu. Böyle zengin insanlar neden kamera koysunlar ki? Zaten bakıyorsun, kapıda maşaAllah 10 kilit birden var. Neyse, konumuz bu değil. Ali evin ziline bastı. Kapıyı genç bir erkek açtı. Bu, Murat'dı. 20 yaşlarında uzunboy biriydi. Ali kendisini tanıttı.

"Ben dedektif Ali. Kamil'in katilini araştırıyorum. Size birkaç sorum olacak."

"Tabii efendim, buyurun içeriye" dedi Murat ve dedektife yol açtı. İçeriye geçtiler. İkisi de büyük bir kanapeye oturdu. Ali söze başladı.

"Kamil'i tanıyor musun?"
(Babasının arkadaşı değil miydi? Şapşal soru oldu ama neyse.)

"Evet, o babamın alimlerinden biriydi. Çok genç yaşında öldü. Ona çok üzülüyorum. Hep benimle abimmiş gibi münasebet besliyordu-"

Dedektif devam etti. Kamil'le övünmesine gerek yoktu.

"Sizinle o derece yakın mıydı?"

"Tabii, biz bir aile gibiydik. 'Gibiydik' değil, aileydik. Bir-birimize hep yardım ediyorduk. O günler arkada kaldı..."

Bunu deyip Murat'ın gözleri sulandı. Onun ölümüne ağlayacak derecede yakındılar galiba. Ali yine sordu:

"O size nasıl yardım ediyordu?"

"Babama doğuştan kusurlu bebekler için yeni bir gen keşfetmeye yardımcı oldu. Ve başka, kimyânı mükemmel bildiği için babama çok çok iyilikleri olmuştu. Saymakla bitmez ki."

Ali derin bir nefes aldı. İşi beklediğinden kötü gidiyordu. Aslında, böyle bir şey beklemiyordu. Hangisi rol oynuyor, hangisi gerçekti çözemiyordu. Her şey sonunda belli olacaktı. Kötü günün ömrünü bitirecekti Ali...

Ofisteki katilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin