4

165 23 0
                                    

Alexander sıcak odadan sevgilisini izlerken düşünüyordu. Günlerdir burada görev alıyordu ve üstleri artık şüphelenmeye başlamıştı. Çünkü Alexander esirlerin başındayken kimsenin Türklere zarar vermesine izin vermiyordu. Akıllarda 'Alexander düşman yancısı mı?' fikri dolanmaya başlamıştı.

Alexander düşman zabitine, bir erkeğe, bir Türk'e aşıktı. Bunun yükünü hem dünyada hem inancına göre ahirette çekecekti. Yüreği dayanamıyordu artık. Sevgilisinin titreyen bedenini izlemek ona acı veriyordu. Üstelik Mehmet'in ağabeyi şehit olmuştu bugün. Mehmet o güne kadar dik durmuştu korkunç soğuka karşı. Ama bugün titriyordu. Üstelik ağlayamamıştı bile başında süngüyle birlikte bekleyen Yunan zabiti yüzünden.

Babası gelmişti tellerin ardına. Ve talihsiz anası. Alex'in ikinci anası. Babası sessiz sessiz ağlayabilmişti anca, anası ise tüm Selanik'i inletecek bir çığlık atmıştı oğlunun kar üstüne düşmüş cesedini görünce.

"Mustafa'm! Yiğidim!"

Kadını zar zor götürmüştü komşu kadınlar. Babası ise cami tarafina yürümek zorunda kalmıştı. Alexander karşılarına çıkamayacağı için binadan izlemişti onları. Yine.

Bir şekilde Mehmet'i kurtarmalıydı ama nasıl yapacağını bilmiyordu.

Gerçi Mehmet'i onu artık affetmezdi. Affedemezdi.

Alexander umutluydu ancak Mehmet'in daha büyük bir sevda vardı kalbinde.

Vatan sevdası.

Komutanların sevdalı zabitlere söylediği bir söz vardı: "Sevdadan büyük sevda vardır. O sevda da vatandır."

Yine de sevdalıydı işte. Nasıl umudunu kesebilirdi?

Alexander'ın mektupları Where stories live. Discover now