5.

1.3K 160 145
                                    


kafami dagitmak icin yazarken sadece bu fici yazabiliyorum ')

aslinda atmayacaktim ama bugun taslaklarima bir sey oldu kayboldular diye korktum atmak istedim, umarim seversiniz.

"Sonunda geldini- Hyunjin?" Kapıyı açan Jisung bir süre karşısında gördüğü dörtlü ile şok oldu.

Evet, dünyanın en saçma dörtlüsüydük. Ben, sevgilim, en yakın arkadaşım ve daha bugün onun için kavga ettikleri kız!

"Hoş geldiniz," dedi bozmamak adına ve kapının önünden çekildi. Önden ben sinirle girdim ve ayakkabılarımı çıkarttım. Zaten üşüyordum, bir de üstüne bu kız iyice sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Çantamı bir kenara attım. Arkamdaki selamlaşmaları umursamadan Chan'ın salonuna ilerledim ve arkadaşlarımın şaşkın bakışlarını önemsemeden kendimi boş bir koltuğa attım.

Minho ve Minjee'yi görmem ile Jinhyeong'ın kolları arasından çıkmıştım. Birkaç saniye daha Minho ile boş boş bakıştığımızda Minjee merdivenden çıkmaya başlamış ve koluna girdiği en yakın arkadaşımı da kendisiyle sürüklemişti. Gün boyunca yanıma gelmemesine sinir olduğum Minho sonunda konuşmuş ve bize kısaca selam vermişti. Nereye gittiklerini sorguladığımda Chan'ın evinden döndüklerini ve soju almaya çıktıklarını söylemişti.

Tanrım bu kızın ne işi vardı orada?

Arada gözlerim ona kaydığında onunda bana baktığını görebiliyordum. Bir şey demeden Chan'ın evine gitmeyi teklif eden Minho'yu onaylamıştım.

Amacım aslında Jinhyeong ve kızın arasındaki meseleyi çözmekti.

Jinhyeong zor da olsa kabullenmiş ve peşime takılmıştı. Biz el ele önden ilerlerken ikisi de arkamızdan geliyordu.

Şimdi ise tekrardan bir koltukta yan yana oturuyorlardı.

Başımı Jinhyeong'in omzuna yasladım. Felix birden kendini yanıma attığında başımı kaldırmadan gözlerimi ona çevirdim. Kaş göz yaparak Minjee ve Minho'yu gösteriyordu. Göz devirmekle yetindim sadece.

"Naber Jinhyeong?" diye sordu beni umursamadan.

"İyi Felix, sen?"

"İyiyim bende, barışmışsınız sevindim." dedi Felix.

"Arada oluyor böyle şeyler." Gözlerim ona döndü. O da bana bakıyordu. Omzuma attığı eliyle yanağımı okşadı. "Çözüyoruz işte."

"Bizim şımarık bebeğimiz biraz huysuzdur." Uzandım ve bacağına vurdum Felix'in. "Sensin şımarık." dedim. Elinde tuttuğu soju şişesi ile beni gösterdi. "Gördün mü? Bir laf bile söyleyemiyoruz." 

"Onu böyle Minho şımarttı işte, ikisini de birleşip dövsek hiçbir sorun kalmaz." Jisung söylediği cümle ile Felix ve benim ortama oturduğunda çatık kaşlarla ona baktım. Gözlerim birkaç saniye karşımızda oturan ikiliye değdiğinde kendi aralarında konuştuklarını görmüştüm.

"Minho ile ne alakası var?" dedim aksi bir şekilde.

"Ha ben zaten şımarıktım diyorsun?" dedi Chan sırıtarak.

Kısaca gözlerimi arkadaşlarımda gezdirdiğimde alayla güldüm. "Hayırdır, üstüme geliyorsunuz hepiniz? Rahatsız etti herhalde birden gelmem."

"Ne diyorsun yine Hyunjin ya?" dedi Seungmin.

"Hyunjin," dedi elimi tutan Jinhyeong. Kulağım doğru yaklaştı. "Bir sorun mu var?"

"Bebeğim senden niye rahatsız olalım?" Jisung hafiften sarhoş olduğunu belli ederken bana yaklaştı ve yanaklarımı sıktı. Yalandan kızarak uzaklaştım ondan. "Dalga geçiyorum Jisung." dedim.

15 dozen roses, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin