20.

1.3K 152 92
                                    


aslında bu bölüm final olacaktı ama bölüm gereğinden fazla uzun oldu, ikiye bölmek zorunda kaldim.

keyifli okumalarr.


"Minho," dedim yanımda öylece duran sevgilimin koluna dokunurken. "Neden durgunsun, bir sorun mu var?"

Masadaki durgun bakışları bana çıktığında gülümsemeye çalıştı.

"Biraz gerginim."

Şaşkınlıkla ona baktım. Neden birden böyle olmuştu ki? Annem ve babamla ilk kez oturup yemek yemeyeceklerdi ya?

"Oldukça rahattın üç gündür, neden birden böyle oldu?"

Omuz silkti ve oturduğu yerden ayağa kalktı. "Bilmiyorum," dedi sakince. Tezgahtan bir bardak alıp su doldurdu. "Annenden değil ama babandan çekiniyorum." Bardağı kafasına diktiğinde yanına gidip belimi tezgaha dayadım. Mutfak tezgahına yasladığı elini buldu elim. Elindeki bardağı bırakıp bana döndü. "Sevgili olduğumuzda çoğu şeyin farklı olacağını düşünecek." dedi.

"Hiçbir şey farklı olmayacak ki ama?"

"Bunu biz biliyoruz, onlar bilmiyor ki."

Haklı olduğunun farkına varıp dudak büzdüm. Aklıma gelen şeyler ile daha çok moralim bozuldu. Ailesi, sevgilimden yeni ayrıldığımı biliyordu. Bunu sorun edip etmeyeceklerini merak ediyordum.

"Annen ve baban, benim hakkımda yanlış şeyler düşünecek."

"Nasıl?" diye karşılık verdi.

"Jinhyeong ile henüz yeni ayrıldığımı biliyorlar." Belki de bunu kafalarına takacaklardı ve bizi ciddiye almayıp arkadaşlığımızın zarar görmemesi için bunu hoş karşılamayacaklardı.

"Hyunjin," Yaslandığı yerden ayrılıp önümde durdu. Ellerini tezgaha yaslayıp üstüme doğru eğildi. Dalgın bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Bunu konuşmuştuk, kendini bir şeyler için suçlu hissetmeyecektin."

Suçluydum. Bunu biliyordum.

"Yine de," dedim omuz silkip.

Yüzü yüzüme yaklaştı. Dudakları tenime değdi. "Kuruntu yapıyorsun sevgilim. Her şeyi bu kadar çok düşünme."

"Bunu senin söylemen oldukça garip."

"Büzme dudaklarını," dedi dudağımdan öptüğünde. "Yoksa öperim."

"Minho," dedim gülerek. Bir kez daha öptüğünde elim göğsüne gitti. "Öpüyorsun, zaten." Öpücükleri cümlemi bölüyordu. "Delirdin mi?"

"Hmm," dedi bir kez daha öperken. Kafamı geriye çekip yüzüne baktım. "Yapma," dedim gülümsememi engelleyemeden. "Neyi?" diye salağa yattığında ben de aptal gibi gülümsedim.

Gözlerim arkasında kalan kapıda mutfak kapısındaki Kyo teyzeye değdiğinde ışık hızıyla ittim Minho'yu.

Bunu yaşayacağız diye üç gündür diken üstündeydik.

Minho anlamadan benden uzaklaştığında Kyo teyze bize bakmadan masada duran kaselerden birini aldı. "Hadi yemeğe çocuklar," dedi.

Gördüğünü biliyordum çünkü göz göze gelmiştik ama hiçbir tepki vermemişti. Acaba biz çok mu belli ediyorduk? Arkasını dönüp mutfaktan çıktığında Minho omzunu buzdolabına yaslamıştı. Rahatlığı yüzünden sinir olduğumdan göğsüne vurdum. "Aptal herif," Gülmeye başladığında bir kez daha vurdum. "Neden gülüyorsun, senin yüzünden yakalandık işte." Omuz silkti ve doğrulup elimden tuttu. "Zaten birazdan söylemeyecek miyiz?" diye sorduğunda göz devirdim. Birazdan söyleyecek olmamız annesinin bizi yakalamasını gerektirmiyordu. Elimi ondan çektim ve alnına yavaşça vurdum. "Salaksın sen, ne anlatsam anlamayacaksın."

15 dozen roses, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin