1.3

50 12 27
                                    


İyi okumalaarr!

×××

"Hayır, hayır, Ayaz!"

Gözlerimi açıp yerimden fırladığımda yataktan kalkmama izin vermeden beni geri yatırdılar.

"N'olur bırakın beni, onun bana ihtiyacı var!"

Odaya gelen hemşire bana sakinleştiricimi verirken ben ise Ayaz'ın adını sayıklıyordum. Bu durum uzun bir süredir böyle devam ediyordu. O gün, yani Ayaz'ın öldüğünü öğrendiğim gün kaza geçirmiştim. Önüme bakmadığım için kırmızı ışıkta yola atlamış ve sakat kalmıştım. Yürüyemiyordum.

Bunu öğrendiğimde uzun süreli bir baygınlık geçirdim ancak kısa sürdü çünkü Ayaz'a ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Bir yerlerden fırlayıp bana şaka yaptığını söyleyeceğine emindim çünkü. Ancak o gerçekten ölmüştü.

Benim sevgilim, en sevdiğim gözlerini kapamıştı hayata. Beyninde tümör olduğunu öğrenmiş biz ayrılmadan bir yıl önce. Kimseye söylenmesini istememiş bu durumun ilk başta, ailesine bile. Ameliyat olmak istememiş çünkü tümör yayıldığı için yaşama ihtimali ameliyat olmadan yaşama ihtimali kadarmış neredeyse. O da daha uzun süre yaşamayı tercih edip kimseye bir şey çaktırmadan ameliyat olmayı reddetmiş.

Ölümünün yakın zamanlarında konuyu açmış ailesine, onlar ilk başta çok kızmışlar, çok ağlamışlar. Ayaz tembihlemiş onları bana söylememeleri konusunda, aklınca son günlerimizi mutlu yaşamak istemiş. Ama hiç sormamış bana, ben belki o gün üzgün olsam da şu an acı çekmeyecektim ancak bunu düşünmemiş.

Ölümün ona yaklaştığını anlayınca benim ondan nefret etmemi ve en azından kendisi ölünce daha az üzülmemi ummuş ancak zaten ayrıldıktan sonra vefat etti.

Bunu bana anlatırlarken kendimi kaybedip ağlamaya başladım. Bu haksızlıktı, koca bir haksızlık! Belki söyleseydi bize her şeyi yapacaktık onun için ama o bunu reddetmişti!

Saatlerce, günlerce ağladım. Cenazesine tekerlekli sandalyeyle gittim. Orada da kendimi kaybettim, tabuta, onun yanına girmeye çalışmışım. Eğer bilincim yerinde olsaydı yine yapardım.

Bir süre onun hayattan gitmesini kabullenemedim. Her uyanmamda aslında rüya gördüğümü ve gerçek olmadığını görmeyi diledim ancak bu gerçekti, o beni, bizi bırakıp bu dünyadan göçüp gitmişti.

Aylar sonra kabullendim durumu, o yoktu artık. Benim biriciğim gitmişti. Kabul etmiştim bu durumu ancak kalbimdeki acı dinmiyordu, hiç dinmemişti de.

Ben cidden durumu kabullendiğimde Sevcan Abla bana bir mektup getirdi, Ayaz'ım bırakmış. Hazır olduğum zaman vermesini söylemiş annesine, o da verme zamanının geldiğini fark etmiş.

Ellerim titreyerek mektubu Sevcan Abla'dan alırken Ayaz'dan geriye kalan bir şeye dokunmak sanki ellerimi, parmak uçlarımı yakıyordu. O yaşamazken benim yaşamam haksızlık gibi geliyordu bana. Bu yüzden bir süre kendimi mektubu okumak için asla hazır hissetmedim.

×××

"...Don't get lost in the moment
Or give up when you're closest
All you need is somebody to say.."

×××

Üzgünüm arkadaşlar ama Ayaz geri dönmeyecek, o gerçekten öldü. Böyle fedakarlıklardan, "Aman o üzülmesin!" diye bazı şeylerin gizlenmesi durumundan nefret eden bir insan olarak böyle bir şey yazdığım için pek memnun olmasam daaa yazdım bir kere, yapacak bir şey yok.

Umarım beğenmişsinizdir, bir sonraki bölümde görüşürüz!

AYçAz |Yarı TextingWhere stories live. Discover now