70 11 3
                                    

tanrı'nın evi, açılan geniş kapısının gıcırtılarını, içindeki bütün ruhlara misafirleri olduğunu duyurmak istermiş gibi yankılamıştı. her adımda kilisenin üzerindeki hava çöküyor; gıcırtılar oraya sıkışıp kalmış her ruha, ızdırabın pençesindeyken atılan çığlıkları veriyor ve en ufak toz tanesinin bile bunları görmezden gelememesini sağlıyordu. zira rahip suguru'nun figürü —ruhların kasıtlı olarak yavaşça attığından emin oldukları adımlarla— içeri girmiş ve kapının da arkasından tekrar gıcırtılarını salmasına izin vermişken burada bulunan hiçbir ruh, varlığının onları içine aldığı hapsoluştan kaçamazdı.

kısır bir döngüydü bu. tanrı lanetli ruhlarını, cezalarını en ağır şekilde ödemeleri için buraya göndermiş; her gün asla pençesinden kaçamayacakları bir azap görmelerine izin vermişti.

kilisenin kapıları, içeri giren ikinci misafirle çığlıklarını yavaşça içine gömdü; gıcırtılar kesildi, kapı sonunda kapandı.

kırmızı etekleri geçtiği yerleri temizliyor, o eteklere takılan her bir toz tanesi günahlarının bedelini ödüyordu sanki. her adımını baskıya bir delik açarak atıyor; gökkubbeyi içlerinde en güzel, en parlak ve en bereketli hâliyle yetiştirmiş gözleri, kendisinin gelişiyle çektikleri binlerce yıllık ızdırapları sonunda bitmiş o ruhları görürmüş gibi, etrafta dolaşıyordu. lanetlilerin günahları temizlenmiş, sevaplarının karşılığını almışlardı sadece tek saniye soyut bedenlerine değen o bakışlarla.

kutsal yere sızan bütün ışık yavaşça çekilip yerini, beyaz bilekleri altın işlemeli kimonosunun altından hafifçe parıldayan varlığa bırakırken bunu sadece rahip görememişti.

arkasında adımlarını durdurmuş, naosu* sarmış haçları ve tabloları inceleyen adamın varlığından bihabermişçesine elindeki küçük incili kenara koymuştu rahip. yavaşça birkaç adım atıp ambona* vardığında büyük kürsüden kilisenin incilini alarak geri inmeden yerine yerleşti adeta. dudakları elindeki kitabın hissiyatıyla titredi ve ona hayatını veren dualarını özenle okumaya başladı, özlem duyuyordu. kiliseye girerken bir an için sustuğunu fark etmemişti oysa ve şimdi fark ettiğinde ise midesinin sabırsızlık içinde kasılmasına engel olamamıştı. tanrı'sına en yakın olduğu o kutsal yerdeyken dudakları bir an olsun kapanamazdı. eğer kapanırsa hapsolduğu bu aşağılık yerden, belki de en dibe, en çok korktuğu yere gönderilirdi.

"o gece beni kurtardığınız için..." geyşanın sesi, kısık bir şekilde kulaklarına ulaştı. "teşekkür ederim."

geto suguru, dudaklarını acımasızca ezerek susturdu dualarını.

vücudu duyduğu sese kendi kendine, onun isteği dışında bir tepki olarak kafasını döndürmüş; gözlerini, avuçlarını minnetle birbirine yaslamış ve belini hafifçe kırarak eğilmiş bedene sabitlemesini sağlamıştı. gördüğü görüntü bütün kaburgalarını birbirine geçirmişçesine bir acıyla sarsarken bedenini, yüce rab'ın gücenmesi düşüncesi iliklerinin içine kadar yerleştirdi korku duygusunu.

"tanrı'nın evindeyken benim önümde eğilmemelisin." dışarıdan ise oldukça ılımlı, daha otuzlarının başında bir rahibin sesi yankılandı.

parlak kırmızılar içindeki geyşa aldığı yanıt karşılığında belini doğrulttu; gün kadar net olan kedi gözleri, rahip suguru'nun buğulu morlarına, en diplerini görürmüş gibi dikilmişti. tüyler ürpertici, kimilerine göre geyşanın baştan çıkarıcı olan ana etkeniydi o bakışlar.

sol kenarında hâlâ bir yaranın kızarıklığını taşıyan vişne çürüğü dudakları kıvrılırken neredeyse duyulmayacak bir gülüş çıktı aralarından. rahip bu sesi duymayan tek kişiydi, yeniden; oysa orada bulunan her ruh, o an sadece onlar için kilisenin içinde yankılanacak kadar yükselen bu gülüşü, bir daha ancak göklere yükselmeyi başardıklarında duyacaklarını sanmışlardı. "affedin."

Você leu todos os capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Mar 14, 2023 ⏰

Adicione esta história à sua Biblioteca e seja notificado quando novos capítulos chegarem!

apocalypse (sgst.)Onde histórias criam vida. Descubra agora