BÖLÜM 18

7 2 0
                                    

VE AŞK SAÇ TELİ KADAR İNCEYDİ...

Depremin üstünden 30 gün geçti. 17 mart... Dünya devam ediyordu. Ama ben hala kendime gelemiyordum.. Annemler artık İstanbul'da yaşıyorlardı. Çekmeköy de ev almıştı Kerem. Zehra'larda annemlerin hemen alt sokağında ev kiralamışlardı. Ama unutmuyorduk. Unutmayacaktık. Tıpkı 99 depremi gibi yüreğimizde yara olacaktı.

Kerem'in bu haftalarda yüzünü pek görmüyordum. İşe erken saatlerde gidiyor, geceleri geç geliyordu. Kalbim nedenini bilmediğim bir şekilde Kerem'in sarılmasını istiyordu. Engel olmaya çalışıyordum ama kalbe ne dersen de dinler miydi? Yüzünü bile doğru düzgün göremiyordum. Kerem'i bazen çok özlüyordum.

Üzerime montumu alıp verandaya çıktım. Akşam olmuştu yine. Depremden sonra gözlerim hep anlamsız bakmaya başlamıştı. Saatte baktığımda 23.50 olması beni biraz şaşırmıştı. Yine Kerem yoktu. Belki bugün de gelmeyecekti. Gözlerini ve kokusunu özlemiştim. Sigaramı yakıp derin bir dumanı içime çektim. Bahçe yapay ışıklandırma sayesinde pek karanlık değildi. Ama gündüzün yerini tutmuyordu. Seviyordum bahçeyi. Nefes alamadığım çoğu zaman buraya geliyordum. Bazense terasa çıkıyordum. Ama teras beni korkutuyordu. Veranda da en azından korumaları görünce içim rahatlıyordu. Terasta ise koskocaman evde tek başıma olduğum gerçeği çarpıyordu.

"Napıyorsun?" Sesiyle kalbime bir ağrı girmişti. Kerem'in sesi tüm organlarımın harekete geçmesini sağlamıştı demek ki. Heycanlanmıştım.

"Hiç öyle hava alıyorum." Dedim arkamı bile dönmeden. Yüzüne bile bakmadan. Bu haftada öyle değişmişti ki trip atıyordum resmen.

"İyi misin?" Diye sordu. Sıcacık çıkmıştı sesi. Bu soruyu uzun zamandır bekliyordum. Değildim. Bana eskisi gibi davranmadan da iyi olamayacaktım.

"Evet iyiyim. Sen... Sen iyi misin?" Diye sordum duraksayarak.

"Hım" diye ses çıkmıştı sadece. Konuşmamış bir şey dememişti. Beş saniye sonra arkamı döndüğümde görememiştim onu. Yine gitmişti. Bugünlerde böyleydi. Kerem'in yüzünü iki dakikadan uzun süre görebilirsem şükrediyordum. Sigaramı bitirdikten sonra söndürüp yukarı çıktım. Kapının kilidini açıp o uzun koridora gittim. Kerem'in odasına tıkladım. Neler olduğunu soracaktım. Hesap soracaktım. Kapıyı çaldım ses gelmiyordu. Su sesleri geliyordu banyodan. Ordaydı kesin. Yine konuşamadım. Bugünde böyle kapandı galiba. Odama gidip yatağıma girdim. Gözlerimi bir daha açmak istemezcesine kapattım.

...

21 Mart 2023

Sabah namazından sonra gözüme uyku gitmediği için uyumak yerine ılık bir duş aldım. Daha sonra aşağıya indim. Önce bir sigara içip mutfağa gidip kendime bir şeyler hazırladım. Çoğu kişi tek başına yemek yemeği sevmezdi ama ben çok severdim. Hatta kalabalık yemekleri pek de sevmezdim. Kahvaltımı yaptıktan sonra bulaşıkları hallettim ve oturma odasına geçip televizyonu açtım. Kerem bu saate kadar aşağıya inmediyse çoktan işe gitmiştir. Başımdaki örtüyü çıkarıp saçlarımı açtım. Saçlarım bir tek örtü içindeyken bağlı kalırdı benim. Pek sevmezdim bağlamayı. Uzun, bakır rengi dümdüz saçlarımı koltuğun kenarından aşağıya doğru atıp uzandım. Televizyonda doğru düzgün bir şey yoktu bu yüzden de bir film açtım.

Filmin yarısına gelmiştim. Gözlerim kapanmak üzereydi. Uyumak şuan çok tatlı geliyordu. Gözlerim bir iki saniyelik kapanmıştı.

"Gökçe?" Diye soru gelince uykum kaçıp gözlerimin kocaman açılması aynı anda olmuştu. Kafamın tam üzerinde Kerem'in kafası korkmama sebep olmuştu.

"Kerem?" Dedim doğrulmaya çalışarak. Kerem karşımdaki tekli koltuğa geçti. Tek ayağını öteki dizine koydu. Ellerini iki yana atıp bana çatık kaşlarıyla bakıyordu. İki yanıma gelen saçlarımla Kerem'in neden bu kadar şaşırdığını anlamıştım. Saçım açık kalmıştı. Bileğime taktığım tokayla hemen saçlarımı topladım. Koltuğun üstüne koyduğum yazmamla kafamı hemen örtmüştüm. Tabi artık ne kadar becerebilmişsem. Kerem üste olan ayağını yere koyup iki kolunu dizlerinin üstüne koydu. Bana bakıyordu yine.

KALP İZİWhere stories live. Discover now