13. [Can We Talk On Another Time?]

278 48 34
                                    


Hepimiz masada oturmuş plan yapmaya çalışıyorduk.

Şu anlık planımız şuydu; Jungwon ve Jeongin babalarından hançerin yerini öğrenmeye çalışacak. Seungmin ve ben de cadı köyüne gidip bu işin geçmişini iyice araştırıp peri köyünü yeniden canlandırmaya çalışacaktık.

Yemek masasında planı son bir kez özetleyip işe koyulduk.

Jungwon üst kata yönelirken konuştu.

"Hyung ben zindan anahtarlarını alıp geliyorum sen zindanlara in."

Jeongin "Tamam," dedi ve hızlıca zindana İnmeye başladı.

Ben ve Seungmin ise cadı köyünün hangi tarafta olduğunu kestirmeye çalışıyorduk.

Üst kattan inip zindanlara doğru koşan Jungwon'u görünce "İyi şanslar çocuklar." dedim ve yeniden Seungmin'e döndüm.

Seungmin ciddi bir yüz ifadesiyle konuşuyordu.

"Bence doğuya gitmeliyiz Chris."

Gülümseyerek baktım yüzüne. Ben gülümseyince o da gülümsedi. Bakma öyle aşık oluyorum...

"Ben buraları bilmiyorum Seung sen karar ver, ben seninle geleceğim."

Bu sefer gülümseyerek konuşuyordu. "O zaman önce doğuya gidelim."

Elimi tuttu ve beni sarayın çıkışına sürükledi. Şu an beni cadı ormanı yerine cehenneme götürse gene de giderdim.

Kapıdan çıkınca ikimizde havalandık havalanınca elimi bıraktı. Niye bıraktın ya el ele de uçabilirdik.

Yol boyunca sessiz olmak istemiyordum konuşmak istiyordum.

"Chris, peri ormanını canlandırdıktan sonra gidecek misin?" Seungmin endişeyle bakarak sordu.

"Bilmiyorum." dediğimde yüzü iyice düşmüştü. Yanlış bir şey mi dedim?

"Ama burada kalırım gibi zaten dünyada arkadaşım ya da tanıdığım yok burası güzel hatta sen varsın burada!"

Dediğimi duyduğunda genişçe gülümsedi.

"Evet burada artık bir ailen var"

Konuşmaya daldığımızdan renkli mantarlarla dolu ormanı zor farkettik.

Sisli havası ve bitki örtüsüne bakılırsa cadı ormanı olmalıydı. Ormanın girişine doğru yol alırken Seungmin'in elini tuttum

Elini tutmamla yüzüme şaşkın şaşkın bakması bir oldu. Gülümsedim "N'olur n'olmaz diye tutayım dedim." dedim.

At yalanı ...

Ormana girdiğimizde ilk 5 dakika kimseyle karşılaşmadık. Sonrasında gördüğümüz büyük tahta eve doğru ilerledik.

Kapıyı çaldım, her hangi bir şey olmadı. Bu sefer Seungmin daha sesli çaldı. Hâlâ el ele tutuşurken birbirimize baktık. Kapıyı yine açan olmayınca tam arkamızı dönüp gidecektik ki arkamızdan gelen gıcırtılarla arkamıza döndük.

Uzun siyah saçları olan genç bir kadın bize bakıyordu. Önce beni sonra Seungmin'i süzdü en son ise gözleri, tutuşan ellerimize kaydı. Gülümsedi.

"Merhaba"

"Merhaba, neden gelmiştiniz?"

Dönüp Seungmin'e baktım o da bana baktı. Onun konuşmasının daha doğru olduğu için "Konuş" der gibi kafamı salladım. O da "Evet" der gibi kafasını sallayıp kadınla konuşmaya başladı.

"Efendim bizim sizinle konuşmamız gereken bir konu var. Yardımınız lazım."

Kadın kapının önünden çekilip bize yol açarken konuştu. "Geçin içeri"

Who is he? ¦ SeungChanWhere stories live. Discover now