18

20 7 0
                                    

Geçmişimdeki Yabancı: *Bir fotoğraf gönderildi*

Hayat kısa.
Hayaller uzun.
Bir kelebeğin ömrü yarına kadar.
Bir çiçeğin ömrü koparılıncaya kadar.
Benim ömrüm sen gülünceye kadar.

13:45(Görüldü)

Geçmişimdeki yabancının attığı mesaja görüldü atıp, çıkmıştım. Çünkü Ateş yanımdaydı ve o da biriyle mesajlaşıyordu. Ve benim canım gerçekten mesajlaşırken bile sıkılıyordu artık.

Geçmişimdeki yabancı ile ilgili bir şey değildi bu. Yanımda sıkıcı bir insan olduğu içindi.

Yanımda abim olsaydı gelir mesajlarımı birlikte okur ve birlikte cevap verirdik. Çoğu mesajına kendim cevap verirdim. Çünkü asla abimin dediği şey o mesaja uymazdı.

Ateş'in bana bakacağı yokken ayağa kalktım. Odama geçip kalem kağıt kaptığım gibi tekrardan içeriye girdim. Oturduğum koltuğa ilerleyip oturduktan sonra kalemi ve kağıdı kucağıma bıraktım, telefonumu da elime alıp; geçmişimdeki yabancının attığı fotoğrafa tekrardan baktım. Güzel bir alıntıydı.

Ve ben bu alıntıyı çalacaktım.

Üstüne bir de instagramda paylaşacaktım. Çünkü neden olmasındı değil mi?

Telefonu koltuğa bırakıp kucağımda duran kağıt ve kalemi masaya koydum. Ben de yere otururken; diğer elimdeki telefonun kapanmış ekranına bakarak parmak izimi okumasını bekliyordum. Ama okumuyordu. Ve bu beni gerçekten sinirlendiriyordu!

Sonunda telefonun ekranı açıldığında; yine aynı şeyi yaptım. Mesajlara gir ve en üstteki mesajı aç. Ki fotoğraftaki alıntıyı çalabilesin.

Kalemin kapağını açıp telefonu kağıdın önüne koydum. Daha sonra kalemin kapağını açıp yazmaya başladım.

Hayat kısa.
Yazdım ve bekledim. Bir süre üzerine düşündüm bu kısa cümlenin.

Hayaller uzun.
Hayallerin ne zaman kısa olduğunu gördük ki?

Bir kelebeğin ömrü yarına kadar.
Bir çiçeğin ömrü koparılıncaya kadar.
Benim ömrüm sen gülünceye kadar.
Yazıp bitirdim. Bir kelebeğin ömrü neden yarındır, bilirdim. Bir çiçeği koparınca neden yaşamaz, bilirdim. Ama son cümle açıklamasını hiçbir şekilde yapamıyordum.

Kalemin kapağını kapatıp; güzel mi yazmışım diye baktım kağıda. Çok güzel yazmıştım. Gülümsedim ve telefonumu elime aldım. Onun çektiği fotoğrafı kullanamazdın ama kendi çektiğim fotoğrafı her yerde kullanabilirdim.

Fotoğrafı çekip; pinterestten güzel bir foto buldum. Daha sonra instagrama girip ilk önce pinterestten bulduğum fotoğrafı daha sonra da çektiğim fotoğrafı koydum. Altına da geçmişimdeki yabancıya ithafen İngilizce bir söz yazdım.

"i will find you one day"

Ve paylaştım. Daha sonra telefonda biraz daha gezip kenara bıraktım. Şu an da gecenin bir yarısı olduğu için kimse beğenmezdi. Sabah herkesin ana sayfasına düşer ve beğeni, yorum gelirdi eminim.

Telefonum çalmaya başladığında ise yerimde sıçradım. Kimin aradığına baktığımda ise abim arıyordu. Ne diye kaydettiğimi unutmuştum onu ama fotoğrafı her zaman hatırlatıyordu.

Tepemden ufak bir kahkaha sesi geldiğinde yerimde sıçradım.

"Akın'ı para kazanı diye mi kaydettin?" Ateş'e bakıp, başımı eğdim. Kesin abime söylerdi. "Şşştt," omzumu dürttüğünde başımı kaldırıp tekrardan ona baktım. "Neden eğdin başını?"

"Utandım. Diğer yandan bir anda da kahkaha attın ve abime söylersin diye birde tedirgin oldum." Dudaklarımı birbirine bastırıp, ellerimle oynamaya başladım. Yerde otururken onun ayakta kalması yutkunmama sebep olurken alt dudağımı dişledim.

Yavaşça çömeldi. Yüzlerimiz aynı hizaya gelirken; "Neden abine bunu söyleyeyim?" Diye sordu. Dudaklarımı tekrardan birbirine bastırıp ona cevap vermedim.

"Eğer söylersen, telefonda geçmişimdeki yabancı olan kişinin kim olduğunu söylerim." Dediğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Biliyor musun kim olduğunu?" Omzunu silkti. Omzunu silkti!

Dişlerimi birbirine bastırıp; ona biraz daha yaklaştım. "Kim olduğunu söyle onun!" Başını iki yana sallayıp o da bana yaklaştı biraz.

"Söylemeyeceğim."

"Bomba gibi içinde ne tuttuğun belli değil!" Diye yüzüne doğru çemkirdim. O yüzünü buruşturduktan sonra, "Sen," Diye fısıldadı. "Ne çekilmez bir şeysin."

Anonimin Sesindeki Huzur/TextingWhere stories live. Discover now