22

18 8 0
                                    

"Sen nasıl buldun beni?" Yatağın bir ucunda Ateş, yatağın diğer ucunda da yüzüm ona dönük bir şekilde ben oturuyordum. Sırtı yatak başlığına yaslıyken; korkuyordu.

Yüzüme bakamıyordu bu yüzden. Elleri titrerken; böyle beni güzel sevmiş bu adamı daha önce niye fark etmediğimi sorguladım.

Bilerek mi görmezden gelmiştim? Hayır. Gözüm Arda'ya kör olmuştu sadece ve ben çevremdeki kimseyi görmemiştim bu yüzden.

Gülümseyerek izledim bir süre onu sessizce. Tıpkı az önce ki gibi.

"Bakmaya devam mı edeceksin?" Yerimde doğrulup onun tarafından yataktan indim. Yorganı alıp onun dizlerine örtüp yanağından öptüm. Başı bana çevrilirken, elleri daha fazla titremeye başlamıştı.

"Sana kör olduğum için özür dilerim." Dedim. Ardından kollarımı doladım boynuna. "Şimdi sana mercimek çorbası yapacağım."

"Yeşil mercimek severim ben." Dediğinde gülümsedim. Bilmiyordum ama dile getirmesini sevmiştim. "Tamam. Yeşil mercimek yapıp getiriyorum şimdi sana." Kollarımı ondan ayıp odanın kapısına ilerledim. Biliyordum ki arkamdan bakıyordu.

Kapıdan çıktıktan sonra koridordan geçtim ve sağ tarafta ki mutfağa girdim. Daha önce abimle gelmiştik ve ablası yemek hazırlarken neleri nereye koyduğunu bildiğimi var sayıp mutfağın alt dolabını açtım. Ve bingo!

Yeşil mercimeği çıkarıp tezgaha koydum. Mercimeği aldığım dolabın yanından süzgeci alıp onu da koydum tezgaha. Tencereyi unuturken onu da çıkardım bir dolabın içinden ve böylelikle başladım çorbayı yapmaya.

Bir süre sonra ocağın başında çorbayı karıştırırken arkamda hissettiğim nefes sesiyle arkamı döndüm. "Şşştt dikkat et."

"İyi misin?" Sessiz sessiz gelişine kızsamda gülümsedim. "Sen niye yatmıyorsun bakayım?" O da çekingen bir şekilde gülümseyip; "Özür dilerim. Bu kokuyu duyunca nedense dayanamıyorum."

"Öyle mi?" Ona başımı sallayıp ocağa döndüm ve çorbayı karıştırmaya devam ettim. "O zaman geç masaya otur ve bekle." O bana kafasını sallamış olacak ki geçip yerine masanın yanındaki sandalyelerden birine oturdu. Az önce söylediğim yanlış kelime ile kendimi hiç bozandan öylece çorbayı karıştırdım.

"Abim senin beni sevdiğini öğrenince çok sevinecek." Bu cümlemle ona döndüm. Yere bakıyordu ve düşünceli gibi kaşlarını çatmıştı bir an da.

"Bir şey mi oldu?" Bana cevap vermezken susup çorbaya döndüm. Pişmişti. Çorbayı alıp tezgaha koydum ve yukarıda ki dolaplardan birinden çorba kasesi çıkardım. İçi toz olmuş kaseyi bir kez yıkadıktan sonra elimi kuruladım.

"Çorbanı koyayım iç ve sonra da yat dinlen biraz. Olur mu?" Cevap vermeyişi ile ona döndüm. Ne zaman ayağa kalktığını bilmediğim Ateş'in camın önünde kiminle mesajlaşıp mesajlaşmadığını merak ettikten sonra sessizce yanına ilerledim.

Yandan telefonuna bir bakış attığımda abimle konuşuyor olması gülümsetirken, hafif bir şekilde mesajlara indi gözlerim.

Ne demek kardeşimi seviyorum lan!

Özür dilerim Akın.

Kardeşim nerede!

Daha fazla onların neler mesajlaştığına bakmak istemezken; bir adım sessizce geri çekildim ve Ateş'in omzuna dokundum. Olduğu gibi sıçrarken bana öyle bir baktı ki korktum.

"İyi misin?" Bana tedirgince başını sallayıp; "Çorban?" Dedim. Yanımdan geçip masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturup, önündeki çorbaya baktı. Yutkunurken eline kaşığı aldı ve bir yudum içti çorbadan.

Abim yüzünden tedirgin olması ve abimin onun beni sevmemesini istemesi nedendi? Bir abi neden bir arkadaşının kardeşini sevmemesini isterdi ki?

Bazen hayat çok hoyratça akıp gidiyordu. Ve bizi içine almayı çok seviyordu. Eskitmiyor ama bizim geçmişte kalabileceğimizi söylüyor ama eğer istersek gelecekte yanımızda kalabileceğini de söylüyordu.

Göstermek ne haddine çok kabaydı.

Anonimin Sesindeki Huzur/TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin