12'king of spades

200 19 6
                                    

mira'nın tırmalayıcı gülüşü ve midesini bulandıran sözleri kafasında yankılanırken artık devam edemeyeceğini biliyordu. hiçbir şey bitmemişti, aksine her şey yeni başlıyordu. sinirle alnını ovuşturup maskesini düzeltti. yüzündeki morluk ve yaraların görünmesini engellemek için maske yapmıştı kendine. asıl dünyalarına döndüğünde çirkin görünmek istemediğini planlayıp umutlanırken metro altına inmek bütün dünyasını yeniden başına yıkmıştı.

"artık dayanamıyorum."

mırıldanarak yumruk yaptığı elini yaslandığı duvara vurdu hafifçe.

"zayıfım değil mi?"

vücuduna dolan hırsla sırtını duvardan çekti ve düşünceleriyle boğuşan chishiya'nın üstüne doğru yürüdü.

"zayıfım, ondan dayanamıyorum değil mi? cevap ver bana"

yüzünü sakladığı maskeyi çıkarıp bir kenara attıktan sonra hırkasının yakasını kavrayıp sarstı gücünün yettiği kadar. yaptığının, söylediklerinin ve kalbini bu kadar acıtmasının hırsını alıyordu şuan. ona neden bu kadar kapıldığını sorgulaması da kendini suçlamasına sebep oluyordu ve bu daha yıpratıcıydı. göz yaşları bağırışlarına eşlik ederken arkadaşları konuşmanın dramatikleşeceğini fark edip usulca yanlarından ayrılmıştı. chishiya'nın onunla ilgileneceğini biliyorlardı.

"zayıf olduğum için dövüldüm, her yerim dikiş izleriyle dolu değil mi? üstüne bir de aptalca hislere kapıldım. çok aptalım değil mi shuntaro? konuşsana!"

küçük yumruklarını göğsüne vurup ağlarken chishiya bileklerinden kavradı ve kendine çekip göğsüne yaslanmasını sağladı. duygularını kontrol edemediğini bildiği için korkuyla karışık bu tepkileri vermesini doğal buluyordu. sakinleşmesi için fazla sıkmadan sarılıp bir elini kafasına koydu.

"güçlü olduğun için dövüldün."

sakura artık ona vurmadan hıçkırarak ağlıyordu. bütün sinirinin boşalma anı olmuştu oyunların bitmediğini öğrenmesi. chishiya beceriksizce saçlarına dokunurken -okşadığını sanıyordu- mırıldanarak konuşmasına devam etti.

"beni koruyacabileceğini düşünerek saldırdın, hm?"

sakura ağlamasını durdurmaya çalışarak tekrar tişörtünü kavradı yaralı elleriyle. bu histen hoşlanıyordu ve ister istemez sakinleşmesine sebep oluyordu. tişörtünü bırakmak istemezcesine sıkıca tutarak başını salladı. sesli hıçkırıkları sessiz iç çekişlere dönüşmüştü bir süre sonra. chishiya için fazlasıyla yeni ve tuhaf olan bu temaslar, rahatsız edici olmaktan çok.. uzaktı. sadece kime nasıl yaklaşması gerektiğini bildiği için onu rahatlatacak olan şeyi yapmayı tercih ediyordu. en azından düşünceleri bu yöndeydi ama içten içe sakura'nın ona böyle savunmasız gelmesi hoşuna gidiyordu. ona ve sıcak sarılmalara alıştığını kabul etmek istemiyordu sadece.

"kendine gel, her şey daha zor olacak."

yeterince sakinleşince uzaklaşıp kollarını etrafından çekti. sakura gardını hemen ve tekrar indirmenin rahatsızlığıyla yüzüne bakamazken onaylar bir iki mırıltı çıkardı. ölmek ve yaşamak arasındaki çizgide dans ettikleri için artık korkmuyordu. daha çok yorulmuş ve yıpranmıştı. eli her yalnız hissettiğinde arkadaşlarıyla olan fotoğrafa gittiği için refleks olarak aynı hamleyi yaptı. bu sefer yalnız hissetmiyordu aslında. sadece alışkanlık haline gitmişti. yukarıda onları bekleyen partnerlerinin yanına çıkarken cebindeki fotoğrafı hafif sıyırarak buruk bir bakış attı ve tekrar cebine sıkıştırdı. bu hareketi chishiya'nın gözünden kaçmamıştı.

"oyun alanı aramalıyız, erkenden bitirip kurtulalım."

arisu atılıp her zamanki gibi ilk konuşan kişi olmuştu. görünürde insan ve oyun alanı olmadığı için ya geceyi bekleyeceklerdi, ya da ayrılıp arayacaklardı. aralarında bunu tartışırken sahile ait arabalar gelip meydanda durduğunda hepsinin bakışları oraya kaydı.

"neler oluyor.."

arabaların hemen ardından korkuyla koşuşturup çığlık atan insanlar da görününce, sürü psikolojisiyle hepsi gerilemişlerdi. kurşun sesleri ve bağırışlarla anında savaş alanına dönen kocaman meydanın içinde, kalabalığın arkasından maça papazı göründü. çoktan oyun alanına gelmişlerdi. zeplinler ve resimli kartlar ortaya çıktığında insanların konuşmalarından oyunun içinde olduklarını anlayıp maça papazından kaçmaya başladılar. burada her şey o kadar ani gelişiyordu ki, ayak uydurma zahmetine gerek yoktu. kaç, kurtul, yaşa, tekrar kaç, savaş, yaşa. rutine alıştıkları için koşuşturarak güvenli bir yer aramaya başladılar. bu esnada üstlerine ateş açıldığı için ayrılmak zorunda kalmışlardı. usagi'yle aynı yöne doğru koşup arabalardan birinin arkasına saklandıklarında gözlerini dehşetle kocaman açan sakura astım spreyini almak için elini boynuna götürdü. ipin ucunun boş olduğunu fark ettiğindeyse daha çok paniklemişti.

"siktir i-ilacım yok!"

kurşunlar, çığlıklar ve nefes darlığı panik atağını tetiklediğinde aniden doğrulup etrafta ilacını aramaya başladı. şuan maça papazı umurunda değildi, sadece bu dünyada boğularak ölmemeye odaklanmıştı. koşuşturup asla bulamayacağını bildiği ilacını ararken ağlayarak nefes almaya çalışıyordu.

"chishiya!"

kaçışan insanların arasında böyle dikilmek açık hedef olmaktan başka bir şey değildi. kolundan tutulup arabanın arkasına çekildiğinde chishiya her zaman cebinde gezdirdiği astım spreyini çıkarıp salladı ve ağzına dayadı. sakura refleks olarak ilacı kavrayan elini avuçları arasına aldı ve biraz daha soluklanmak için bekledi.

"aptal, neden ortada dikilip bağırıyorsun!"

chishiya ilk kez kendine bu kadar sert çıkışmıştı. ciğerleri sonunda havayla dolunca başını arabanın kapısına yaslayıp gözlerini kapattı.

"ölüyordum."

şuan da chishiya'nın cebinde neden sürekli ilacını taşıdığına odaklanamayacak kadar panik halindeydi. ellerini serbest bıraktı ve derin nefesler almaya devam etti. ann ve diğerleri arabayla önlerinde durduğunda doktorunun yardımıyla daha hızlı kalktı.

"hadi atlayın!"

açık kapıdan gireceklerken önlerine atılan el bombasıyla duraksadılar.

"siktir."

chishiya aniden kızı kucakladı ve tam anlamıyla arabanın içine fırlattı. daha fazla zaman olmadığı için hızlıca uzaklaşıp başka bir arabayı kendine siper ederken sakura onu geride bırakmanın dehşetiyle camdan sarkarken bağırdı.

"shuntaro!"

gittikçe uzaklaşırken kuina kızı belinden tutup içeri çekti. geri dönmeye zaman yoktu ve chishiya kendini bir şekilde canlı tutardı. yani, öyle umut ediyordu.

the story of oblivion. 'chishiya shuntarouWhere stories live. Discover now