16

28 3 8
                                    

Jisung ile Yongbok okula geldiklerinde Minho yoktu. Çoktan Jeongin'i bekleme moduna geçmişti. Küçüğü de olsa onun bilgili olduğunu düşündü son çare olarak.

Jeongin kendi okulundan geldiğinde Minho direkt başını kaldırdı, baktı ona.

"Ne oldu?" diye güldü Jeongin, "Muhtaç mı kaldın bana?"

Minho gülmeyince Jeongin onun yanına oturdu ve baktı. Minho konuştu.

"Hyunjin'in eski haline ulaşamıyorum. Gittikçe kötüleşiyor."

"Doktora-"

"Doktora gidip ilaç başlamış, ama asla iyi gibi değil."

"Ya biraz zaman ver işte" dedi Jeongin, "Belki yalnız kalmaya ihtiyacı vardır."

"Yalnız bıraktığımda yapayalnız hissetmez mi?"

"Hmm" diye düşündü bir an Jeongin, "O zaman çok bunaltmadan arada izle bakalım kendisi mi istiyor yoksa zorunda mı kaldı? Böylece istemiyor ama yalnızsa yavaşça yanaşırsın?"

"Bilemiyorym Jeongin" dedi Minho iç çekerek, "Ben özel bir hata yapmadığımı düşünmüştüm, hep sevgi dolu ve saygılı olduğumu. Yine de parçalıyor sözleri yüreğimi. Beni suçluyor gibi, yalnız kal diye beddua bile etti."

"Bilerek yapmamıştır, eskiden iyi olduğun ama sebepsiz yani böyle bir sebeple ayrıldığın birine kolayla beddua etmezsin. Hyunjin hasta, onu anlayışla bekle."

"Hm hm" dedi Minho parmakları ile oynayarak, "Sence şimdi ne yapıyor ki?"

Jeongin güldü.

"Bi de Chan ile bana bak, kıskan bizi de kendine çeki düzen ver. Hyunjin mutsuzsa onu mutlu etmelisin. Yolunu sen çizeceksin."

Minho gözlerini devirdi.

Hyunjin elindeki bıçakla kapıyı araladı. Gözlerindeki sinirle karışık dehşet belirginken başına silah dayanınca kalakaldı.

"Oyun oynamak isteyeceğini tahmin ettim" dedi takipçi.

Hyunjin elindeki bıçağı yere bırakıp ellerini kaldırdı. Geriledi o ilerledikçe.

"Benimle derdin ne?" diye sordu korkuyla.

"Nefretin özel sebebi mi olmalı?" diye güldü takipçi, "Seni sevmiyorum."

Kapı kapandı. Takipçi silahı bırakmadan yerdeki bıçağı aldı. Güldü Hyunjin'e.

"İntihar etmeyi düşün demiştim. Hâlâ yaşıyorsun, şaka gibisin."

Hyunjin ağlarken bulanık görüyordu.

"Bu ev benim bile değil, sahibi gelince ne yapmayı düşünüyorsun?!!"

"Minho gelirse senin ölünü bulsun istedim, çok şey istiyorum galiba?"

"Ya gerçekten!" diye inledi Hyunjin iyice köşeye sıkışmışken, "Gerçekten hatam ne, söyler misin bana? Neden ölmeliyim, neden ya!"

"Bunu bana tekrar ettiriyorsun" diye cık cıkladı takipçi, silahı arka cebine koydu bıçağı ileri iterek.

Hyunjin boynundaki bıçakla gözlerini kapattı.

"Sana Minho'nun peşinde olma ve o sarışın ile gezerken Minho'nun üzüldüğünü bile bile gülme demiştim!"

Hyunjin gözlerinden yaşlar akarken yutkundu.

"Gülmedim, yemin ederim içten gülme-"

"Üz üz, sonra gülmedim de!" diye sinirlendi takipçi, "Şaka gibisin, üzülecekse umudu kessin ve bunu sağlamak tek yolla dedim! Öl dedim sana Hyunjin!"

"Tamam gideceğim" dedi Hyunjin, "Ama bir şeyi açıklamam için bir adım geri çekil!"

Takipçi bir adım geri çekildi.

Hyunjin gözlerini açıp dizlerinin üzerine indi. Başını kaldırdı çaresizce.

"Minho kimseyi sevmiyor, onun yanına biri gelirse-"

Takipçi güldü.

"Ya şaka mısın? Birini sevmiyor mu? Jisung'u ya da Yongbok'u tanımıyorum sanıyorsun sanırım, onları sevmediğini ve onların arkadaşı olduğunu bilmeyecek miydim salak!"

"Tamam, tamam!" diye inledi Hyunjin, "Ben yok olacağım, ama geride gözüm kalmasın. Onların arkadaş kalacağını da bil, Minho yalnız kalırsa dağıl-"

"Kes!" dedi salladı bıçağı takipçi.

Bıçak Hyunjin'in boynuyla omzu arasında bir yere geldi. Kesik açıldı, kan ve korku ile Hyunjin geriledi. Omzunu tutan bu adam gerilerken etrafın karardığını hissetti.

"Lütfen, bırak beni."

"Tehlikeli olmaya başlayacaksın" dedi takipçi, "Seninle yürüyelim biraz."

Hyunjin bakarken geriledi, sırtı duvara geldi.

"Delirtme, kalk ve çıkalım. Sakin kal yoksa seni ulu orta öldürürüm."

Hyunjin ayağa kalktı. Takipçi onun üstüne bir ceket atıp maskesini şapkasını çıkardı, dümdüz çıktılar koridora.

Changbin elinde market malzemeleri, Hyunjin'in koluna girmiş adamın önüne geçti.

"Hey hey hey!" diye tuttu kaldırdı Hyunjin'in başını.

Hyunjin gülümsedi. Changbin ile kavga edip durmak bile zamanında şakasına da olsa pislik olduğu için eğlenceliydi.

"Başı döndü, bir doktora götürüyorum" dedi takipçi.

"Bekle, geleyim şunları bırakıp" dedi endişelenen.

"Hiç gerek yok, basit bir baş dönmesi" dedi takipçi, "Geri getirdiğimde çorbası olsa iyi olur."

"Yok bekle" dedi Changbin. Aceleyle eşyalarını kapının önüne götürdü, bıraktı kapıyı açarken döndü.

İkili yoktu.

Changbin anında Minho'yu aradı. Minho da bekletmeden açtı yollarda koşan Changbin'in telefonunu.

"Hyunjin çok kötü olmuş lan, çabuk gel buraya. Hastaneye götürüyor arkadaşı ama bi gör, bi gülüyor delirmiş gibiydi lan?!!"

"Hangi arkadaşı?" diye telaşlandı Minho.

"Ne bileyim oğlum, sizin okulda değilim ki? Böyle uzun boylu, yapılı bir adamdı. Simsiyah giyinmişti ve biraz da alay ediyor gibiydi durumla. İnsanın arkadaşı bayılınca korkması gerekmez mi? Minho acil diyorum, bırak işi gücü!"

"Geliyorum, lütfen onları bul!"

"Deniyorum oğlum kapatma, kapatma Minho!"

"Tamam, kulaklıkla dinle beni. Korkma, sadece onları bul. Changbin, sakın korkarken vakit öldürme, yalvarırım."

Changbin onayladı, koşmaya ve ara sokaklara bakmaya devam etti.

lonely st. // HyunHo ✔️Where stories live. Discover now