Mektup No. 52

2 0 0
                                    

"You are so pretty, that it hurts.
Baby I'm yours. "

"52. Mektubum ve bu saçma şeyin 1. Senesindeyiz artık, Kaptan. 1 senedir, hemen hemen, aralıksızca yazıyorum sana. 1 sene içinde nice tenlerde buldun kendini bir arayış içinde. Ben de öyle, çokca dudaklarda aradım izini. Ama ne sen aradığını bula bildin, ne de ben seni tattım başkalarında.

Görüyor musun sen de? Benim olduğunu diline getirmesen bile, benimsin. Kabul etsen de, etmesen de ikimiz de farkındayız bunun. Herkes de farkında artık, en azından kör olmayanlar;

İblis Kaptanın, Kaptansa İblisindir.

Nerede olursak olalım, isimlerimiz artık hep yan yana anılıyor. Komik bu, değil mi? Yüz yüze gelmedik bile neredeyse, küçük anları çıkarsak, tabii, ama yine de herkes görüyor bunu. Bizim "sen" ve "ben" den daha fazlası olduğumuzu, "biz" olduğumuzu.

Hiç merak ediyor musun beni, Kaptan? Ne yaptığımı, nasıl olduğumu.. Merak etmesen de olur ,aslında. Demiştim ya, sen iyiysen iyiyim ben. Sen güldükçe yüzümde oluşan saçma sırıtışa karşı koyamam. Üzülürsen, iki pençem kanda olsa yine koşarım sana, hep benim ol diye, benim seni ne kadar sevdiğimi az da olsa o güzel kafana sok diye.

İzliyorsun göğü, ayı, yıldızları, güneşi. Uçsuz bucaksız mavi semâyı. Çok güzeller, değil mi? Işıl ışıl, parlamaktalar. Kötücül karanlığı kovan beyaz atlı prenslerden oluşan cesur bir ordu gibiler. Kötücül karanlığın tecellisi benim, belki, sen de o cesur beyaz atlı prens. Ama biz kovmayalım bir birimizi, düşmanlık neye yarar ne de olsa? Hem sen zaten gökyüzünde olan delik deşik bir aydan, milyonlarca sene önce sönmüş yıldızlardan ve kasıp kavuran güneşten daha güzelsin.

"Serâser feleğin mihr-i mahına,
Tamam yer yüzünün kıblegâhına,
İblis'in durumun hublar şahına,
Ağlaya ağlaya dedin, ne dedi?"

Anlamı ne bunun biliyor musun bu satırların? Var olan göklerin ayından, güneşinden, yer yüzünün kıblegâhından, en iyilerin hükümdarından durumunu soruyor iblis. Ağlayarak, canı yanarak, bazen kırılarak, üzülerek ama her daim sabrederek. Ümidini yitirmeyerek. Anlattıklarının hepsi sensin; Ay da, Güneş de, iyilerin hükümdarı da...

Ama bunlar seni vasfetmeye yetecek kadar değerli ve mükemmel kelimeler olmakta pek aciz, Kaptan. O kadar güzelsin ki satırlarca, sayfalarca, hatta kitaplarca satırlar, şiirler yazarak anlatabilirim seni. Anlatmakla yetinmek istemiyorum ama. Hissetmek isterim seni, tüm benliğimle. İçimde yıkılmış olan hâniman'ın ayakta duran son direğini yine yolunda feda etmek istiyorum. Enkazımın altında can çekişirken bile bir dua gibi adını anmak istiyorum her daim.

Sen aynısını hissedene kadar da bunları yapmaya devam edeceğim, Kaptan."

Sayende kelimeleri dize getirmeyi öğrenmiş olan İblis.

İblisten mektuplar. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin