Mektup No. 209.

2 0 0
                                    

"In this world, there can never be just us, but don't worry, you are alwaya gonna be my world."

"Evet, Kaptan... Artık mektuplarımı yazarken zaman ve mekan anyalışımı yitirmiş bulunuyorum, ama bu benim sana yazdığım iki yüz dokuzuncu mektup, hatıratım beni yanıltmıyorsa eğer.

Bu mektupları yazarken karşı karşıya gelmesek bile, kendimizle ve bir birimizle o kadar çok kavga ettik ki... Yapmayı önlemene çalıştığım hataları yapman, kirli ruhlu ve çirkin zihniyetli arkadaşlarının namına nice fedakarlıkları göze alman gibi akla mantığa sığmayacak şekilde hem de.

Doğrudur, kavga etmemiz gerçekten mantıksızdı. Çünkü sen bir insansın, insanlığının tadını çıkarmaya hakkın var! Hata yapmak, hata yaptıktan sonra doğurduğu kötü sonuçlar ve öğrettiği şeylerden ders çıkarmak, bazen yaptığının hata olduğunu anlamayıp defalarca kez yapmak... Bu senin hakkın.

Ama şunu da anlamalısın ki, sen göstermesen bile duygusal, ben ortaya koysam bile zihinsel bir varlığım. Etrafında olan pis, kirlenmiş, bozguna uğrayan ve alçalan, Tanrı'nın bahşettiği parlak ruhu karartan insanları görüyorum etrafında ve senin o güzel çehrene vakt-i zamanı geldiğinde karanlık çökmemesi için yapıyorum tüm bu kavgaları.

Elbet, Kaptan, çevrende benim bile sevdiğim bazı insanlar var, kendileri bile bilmeden yoluma ışık tutan, bazense benim onları aydınlattığım insanlar. Hatta bazıları beni ve benim gibileri olduğumuz kişiler için bile kabul ediyorlar, bir iblis olarak!

Ama bazıları... O bazıları yüzünden az mı fırtınalar koptu, az mı köprüler yakılıp, verane hâle geldi acaba? O bazıları yüzünden az mı senin haberin olmadan hem senle, hem kendimle kafamın içinde bir değil, bin bir kere kanlı savaşlara çıkıp, ardından yine de affettim?

Arkadaşlarının bazıları benim gibileri tanımadan, aptal mitlere ve de son vakitin ortaya çıkardığı iğrenç olaylara inanarak biz iblisleri "Kan emici, Vahşi, İnsanlığa sığmayan, ölmeye ve ötekileştirilmeye layık" varlıklar olarak nitelendiriyor. Bazen de en çok onların o küçük dillerini yutturmak istiyorum kendilerine.

Bazen yapmanın eşiğine geliyorum, bazen yapmaya başlıyorum, ama hep duruyorum. Hep frenliyorum, hep vazgeçiyorum karanlığın bu kanlı nidalarından.

Sen varsın diye.

Senin cismin ve ruhunla bin değil milyon kere bile kavga etmiş olabilirim, ama sor bakalım yüreğimde olan duygular değişti mi? Katiyyen.

Tam askine, sanki aleve körükle gidilmiş gibi, okyanusa yağmur yağar gibi, güneşin önünden kara bulutlar çekilir gibi daha fazlasıyla dolup taştı kan ağlayan gönlüm.

Seni etrafındaki herşeyden ve herkesten korumak gibi aptal bir iç güdüye dönüştü artık bu, kendimden bile...

Kaç vakittir bir birimizden uzağız kaptan, sen beni görmüyorsun bile, bense seni öylece uzaktan izliyorum. Gülüşünü, sinirlenişini, ciddiyetini... Her anını izliyorum.

Ama merak etme, ben tüm mesafelere göğüs gerebilecek kadar olgunlaşmayı başardım bu süreç boyunca, lâkin içinde sen olmayan bir hayat, bir sonsuzluk, bir gerçeklik aklımın ucundan bile geçmiyor. Bir gün, en azından, yanında ve dik bir şekilde durabilmek adına tüm mesafeleri kateder ve tüm gönül sızılarına dağ bassam da dayanırım.

Çünkü sen benim "tek ve sadecem"sin.

Günlerin birinde yanında durmayı sana hayat amacı edinen İblis.

İblisten mektuplar. Where stories live. Discover now