2; "kısasa kısas"

972 131 109
                                    

lee minho için hayatındaki en önemli şeylerden birisi kedisi soonie'ydi. on yaşındayken evinin bahçesinde bulduğu küçük, sarı kediyi sahiplenmiş ve ertesi yıl omelas'a başladığında da yanına getirmişti. her yıl sarı tüy yumağını okula getirirdi. soonie koca şatonun neredeyse her yerinde dolandığı ve birçok kez de kaybolduğu için minho onu bulmaya çalışırken şatoyu daha ilk senesinde öğrenmişti bile.

şimdi de yine soonie'yi aradığı günlerden birindeydi. kedi üç ay sonra yeniden omelas'a, evinden daha çok durduğu yere gelince bulduğu ilk fırsatta slytherin binasından kaçmıştı. minho onu yatakhanede bırakırdı normalde fakat hafta sonu olduğu için kahvaltıdan sonra bahçeye çıkarmayı düşünüyordu. eh, buna gerek kalmadan soonie zaten kendi kendisine gezintiye çıkmıştı bile.

"oğlum kaç yıl oldu, hala niye yaramazlık yapıyorsun ya?" şimdi de söylene söylene kedisini arıyordu slytherinli oğlan. kahvaltıdan sonra diğerleri ya bahçeye çıkmış, ya binalarına çekilmiş ya da kütüphaneye gitmişti. bu yüzden minho şatonun geniş koridorlarında dolanırken gördüğü her kapıyı açıyordu umutsuzca.

üçüncü katın koridorlarında dolanırken yine neresi olduğuna bile bakmadan bir kapıyı açtığı gibi az kalsın içerideki kişiye çarpacaktı kapıyı. "hey hey hey, dikkat et." tam da dışarı çıkmaya çalışan kişi son anda geriye çekilip söylendiğinde ikisi de birbirine bakabildiler sonunda ve minho anında göz devirirken ravenclawlı oğlan ise sinirliydi, pektabii haklı olarak.

"kapı diğer tarafa doğru açılıyorsa daha yavaş açılır ki arkasında birisi varsa çarpmasın." sinirli olduğunu gayet belli ederek tane tame ve bastırarak söylendi jisung.

minho alayla güldü. kapıyı tutan elini çekti, jisung da kapı kapanmasın diye tuttu hemen. zaten lavabodan çıkacaktı ve durup minho'yla kavga etmek istemiyordu. tabi slytherin ile karşı karşıya gelmişken -hem de yılın ilk baş başa karşılaşmasıydı bu- bunun mümkün olmayacağını bilmesi gerekiyordu.

"arkasında senin olduğunu hissettiğim için yapmışımdır belki."

jisung onun verdiği çocukça cevaba karşı göz devirdi ve durup onunla vakit kaybetmek istemediği için lavabodan çıkmak için adımladı fakat minho önünde dikildiği için geçemiyordu.

"küçük kartal korkusundan kaçıyor mu yoksa?"

jisung bu senenin geçen sene gibi olmayacağını ve aptal slytherin'in kışkırtmalarına karşılık vermeyeceğini kendisine söylemişti gelmeden önce. yalnızca küçük laf atmaları ve belki derslerdeki düellolarda hırsını çıkarırdı fakat gün içinde kavga etmemek için sabrını koruyacağını söylemişti. hem binasından puan gitmesini istemiyordu -ki geçen sene daha ilk yılı olmasına rağmen havuç kafa yüzünden ravenclaw binasına puan kaybettirdiği çok olmuştu- hem de son senesini sadece derslerine odaklanarak geçirmek istiyordu. kimseyle sidik yarıştırıp da huzurunu bozma niyeti yoktu hiçbir zaman.

fakat sözünü ilk haftadan bozmak zorunda kalmıştı. minho'nun kendisini aşağılamasına asla göz yumamıyordu işte. o yüzden slytherin cümlesini bitirir bitirmez siniri tepesine çıkmıştı ve karşısındaki oğlanı yakasından tutup lavaboya doğru çekmişti bile. minho bunu hiç beklemediği için karşı gelemediğinden kolayca içeriye doğru sürüklenmiş ve dengesini kaybedip de yere düşmekten son anda kurtulmuştu.

"ne yapıyosun?" dedi hayretle turuncu saçlı olan. jisung kapıyı tutan elini serbest bırakınca kapı yeniden kapandı ve ikili boş lavaboda baş başa kaldılar. minho tişörtünü düzelttikten sonra üstündeki şoku da atlatıp kaşlarını çatarak bakmaya başladı ravenclaw'a.

"bak minho, geçen sene daha okula yeni gelmişken senin aptal kavgalarınla uğraşmak zorunda kaldım fakat bu sene de aynı şeyleri yaşayıp vakit kaybetmek istemiyorum."

thin white lies [minsung]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora