26; "kaybolmama izin verme"

546 87 46
                                    

akşamın ilerleyen saatleri daha sakin geçmeye başlamıştı. bahçenin kalabalığı biraz azalmış, hocaların bir kısmı çoktan gitmiş ve kalanları da bu gecenin tadını çıkararak kendilerini salmışlardı. tabii ki hâlâ gözleri öğrencilerin üzerindeydi, özellikle de diğer okulların hocaları sorumluluğundaki çocuklara göz kulak oluyordu. yine de bu akşam büyü dünyası okullarının katı kuralları fazlasıyla gevşetilmişti ve herkes eğlenmeye bakıyordu.

minho bile eğlenmeye başlamıştı. arkadaşların toplanıp fazlasıyla kalabalık bir grup oluşturduğu ortamda dönen muhabbetler kafasının dağılmasını sağlamıştı. tabii bir de jisung'la neredeyse yan yana oluşu da etkiliydi. jisung'un günlerdir dibinden ayrılmadığı arkadaşlarıyla adam akıllı tanışmak zorunda da kalmıştı bu sırada ve hiçbiriyle düşündüğü gibi bir durum olmadığını anlamıştı. ikisinin zaten sevgilisi vardı, diğeri de gördüğü en düz insandı ve kesinlikle gözüne kestirdiği kişi yeji'ydi. maalesef ki oğlanın pek şansı yok gibi duruyordu çünkü yeji onu görmek bir yana, gözünü ikizinden ayırmıyordu geldiğinden beri.

hyunjin ve seungmin tepesinde durumlar tahmin edilebildiği gibiydi bu arada. yeji ikizini baş düşmanıyla bastıktan sonra şoku atlatamadan hyunjin tarafından sürüklenerek kuleden inmiş, buraya gelmişlerdi. seungmin de hemen peşlerinden gelmişti tabii ve hyunjin kardeşinin kolundan çıkıp ondan en uzak yere çöktüğünde seungmin de hemen dibinde bitmişti. hyunjin ona ciddi misin der gibi bakmıştı ama seungmin'in pek umurunda değildi. kimseden çekindiği yoktu ve keyfi kesinlikle yerindeydi.

onlarla beraber iki grubun da eksikleri bir araya gelmişti ve jisung'un arkadaşlarıyla birlikte fazlasıyla kalabalıklardı. çimlerde bir şekilde topluca oturmuş sohbet ediyorlardı. bir ara oyun oynamayı denemişlerdi ama sonu pek iyi bitmemişti. bu kadar kişinin birlikte vampir köylü oynayabilmesi imkansızdı zaten, özellikle de ortamda beş yani slytherinli varken. bir ara ryujin sinirinden seungmin'in üstüne atlayacaktı ama hyunjin refleksle seungmin'i kendisine doğru çekmiş jeongin de ryujin'i tutmak zorunda kalmıştı da kötü şeyler engellenmişti.

eh, slytherin prensi kim seungmin bu endişe dolu savunma karşısında hyunjin'le uğraşmaktan geri durmamıştı tabii. hyunjin dakikalar boyu onu görmezden gelmeye çalıştığı için intikamını güzelce alarak kaşla göz arasında gryffindorlunun boynunu öpüvermişti ondan ayrılmadan önce. slytherin oğlanı sırıtarak hyunjin'in tutuşundan çekilirken hyunjin'in boynu kızarmaya başlamıştı bile. seungmin utanınca kızaran sevgilisi ile çok uğraşacaktı anlaşılan.

"dördüncü sınıftayken tuvalette kilitli kalmıştım ve asam yanımda olmadığı için çıkamamıştım. sonra üst sınıftan birisi gelince çıkarmıştı beni. karanlıkta korkumdan ağlamıştım bir de" dedi jeongin.

herkesin sırayla bir şey itiraf etme oyunu oynuyorlardı. oyun sayılmazdı gerçi ama şu an oynayabilecekleri tek mantıklı şey buydu ve herkes kimsenin bilmediği ama şimdi söyleyebileceği bir şeyi itiraf ediyordu. jeongin'in itirafı ise bazıları tarafından beğenilmediği için homurtular ve itirazlar yükseldi.

"aklıma başka bir şey gelmedi," diye savunmaya geçti hemen jeongin. "okul dışında hiç hareketli bir hayatım yok, okulda da yok gerçi."

"sen fasülye sayılırsın zaten, tamam flowerboy."

yuna'nın lafına güldüler. felix sevgilisinin omzundaki kolunu kendisine doğru çekip jeongin'in başına başını yasladı. bu sırada da itiraf sırası jisung'a geçmişti. jisung dakikalardır ne söyleyebileceğini düşünüyor ama bir türlü kararlaştıramıyordu. minho ise tam anlamıyla ağzının içine bakıyordu şu anda. jisung hakkında bir şey öğrenmek üzereydi çünkü.

thin white lies [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin