Hogwarts Ekspresi

181 11 7
                                    

      1.Kısım
  
      .

rises the moon , Liana Flores

     .

     1 Eylül 2016

     Trenin yoğun buharı ve istasyonda ki kalabalığın içinde bir Hogwarts yolcusu kız ve annesi , insanların onlara bakmasını umursamadan bir köşede oturuyorlar. İkisi de oldukça dikkat çeken insanlar , saçlarından dolayı. Laciverte çalan siyah saçları , beyaz teniyle ve yumuşak bakışlarıyla bu kadın, kızına korkmaması gerektiğini , okulun oldukça güzel bir yer olduğundan bahsediyor.

     Gypsophila Nyx Claw . Onun varlığını bilen birkaç kişi dışında onu tanıyan hiç kimse yok. Tanınmaması gereken biri , başına büyük belalar almış biri. Öyle ki küçük kızını istasyona bırakması dahi sakıncalı fakat bunu umursamadan gelmiş. 11 yaşındaki kızı bunun farkında , biraz endişeli bu yüzden ancak annesinden uzak kalma fikri onu daha çok endişelendiriyor.

     Gladiolus Eos Claw . Cidden ilginç saçalara sahip bir kız. Turuncu ve annesiyle aynı , laciverte çalan siyah saçlara ve beyaz tene sahip. Ondan farklı olarak çilleri var. Yüz hatları annesiyle oldukça benzer , minyon bir çocuk.

     "Gladia okulun içinde olmamam senin yanında olamayacağım anlamına gelmiyor , biliyorsun. Diğer büyücülerden farklı olduğumuzu biliyorduk , dimi miniğim? Hem orada sana sahip çıkacak dostlarımız var. Sınıf arkadaşların onları göremeyecek ama sen göreceksin. Ben de görmüştüm. İlk yılımda onlardan çok korkmuştum. Çünkü bazıları biraz korkutucu gözüküyordu. Sonra onları sorup soruşturdukça onlardan korktuğum için kendimden çok utandım. Neredeyse hepsi Hogwarts savaşında ölen insanlardı. Onlarla gurur duymalıyız. Bu yüzden onları gördüğünde sakın korkma. Seninle konuşmalarına izin ver. Hem, belki aralarından seni tanıyanlar olur? "

     Gladiolus 'un saçlarını okşayan eli yavaşça omzuna indi , kızının saçlarını geriye attı hafifçe. "Peki ya sınıf arkadaşlarım? Onlar hayaletlerle konuşabildiğimi bilmiyorlar. Onlarda büyücü komşumuz gibi beni deli sanmazlar mı?" Parlak gözlerini annesinin siyahlarına dikmiş annesinin nasıl bir cevap vereceğini düşünüyordu bir yandan.

     "Eğer onlara böyle bir yeteneğin olduğunu söylersen seni anlayacaklardır. Orada diğerlerinin de görebildiği hayaletler var. Onlara göre biz aslında ruhları görmüş oluyoruz. Eğer onlar senin yalan söylediğini düşünürlerse Sör Nicholas'dan yardım iste. O iyi bir hayalettir. Aslında senin söylemene gerek kalmayadabilir. Çünkü kaledeki bazı hayaletler fazla boşboğaz."
Bunu söylerken yüzü biraz buruşmuş , birşeyler hatırlamış ve silkinmişti. " Sana nasıl evlere ayrıldığımızı anlatmıştım, hatırlıyorsun dimi?" Ufak bir baş sallamasıyla annesine onaylarcasına cevap verdiği sırada , oturdukları duvar kenarının karşısındaki duvara odaklandı aniden.

     Hogwarts Ekspresi'ne binmek için geçtikleri, üzerinde 9¾ yazan duvardan geçenlere bakıyordu parlak kahve gözleri. Onları daha öncede görmüştü . Okul malzemelerini almak için gittikleri Diagon Sokağı'nda , Potterlar ile birliktelerdi. Potterları tanımıyordu Gladiolus fakat Harry Potter 'ın Seçilmiş Kişi olduğunu, onlardan önce neler yaşandığını annesi ona anlatmıştı. Diagon Sokağı'nda gördükleri kulağında yara olan adamın ikiz kardeşinin öldüğünü de söylemişti ona. Onca ölen büyücü varken neden özellikle bu adamın ikiz kardeşini özellikle söylemişti pek anlam verememişti  fakat sorgulamamıştı da.

     Gypsophila kızının karşıya odaklandığını fark ettiğinde o da çevirdi başını görmek için. Weasleyleri gördüğünde omuzları düştü hafifçe. Fred'i yolcu etmeye gelmişlerdi. İstemsizce ettiği tebessümü bozmadan kızına döndü. Gözleri hala oradaydı. Elini küçüğünün göz hizasına götürüp parmaklarını şıklattı. "Konuşmamdan hoşlanmadığınızı böyle belli etmeseydiniz keşke. Kırıldım , Prenses Eos. Kraliçe Nyx'e böyle davranmanız hiç yakışık kalmadı doğrusu. Oysa sizin için günlerdir dil döküyor. Siz ise gördüğünüz Güneş Işıklarına hemen kapılı verdiniz. " İmalı üzgün gözlerle kızına yakındığında kızı da onun bu küçük rolüne karşılık verdi hemencecik. " Üzgünüm Kraliçe Nyx ancak Prenses Eos sizin yaşlı hikayelerinizi oldukça uzun süredir dinliyor  ve bu Güneş Işıkları  fazla dikkat dağıtıcı idi. Gözlerim kamaştı bir ancık." İkisi birden birbirlerini imayla süzdükten hemen sonra istemsizce kıkırdadılar.

The Art of Playing with TimeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin