2. Bölüm

100 3 0
                                    

Umarım seversinizzz 🤍🤍🤍
Okurken dinlemeniz için bir kaç şarkı bırakıyorumm
WattzBeatz - No Time
Chris Isaak - Wicked Game
Deniz Taşar - The Unfold

Anahtar

Hayatım boyunca hep disiplinli biriydim. Hatta bazen sinir bozucu bir derecede. Beni tanıyanlar bu konuda hep şikâyetçilerdi. O buradaydı tam karşımda dikilmiş bana bakıyordu ve bu benim sinirlerimi bozuyordu, onun olması gereken yer burası değildi.

"Ne yapıyorsun sen burada?" diye fısıldadım adeta.

"Konuşmamız gereken konular var, bunu sende biliyorsun. Hiçbir şey demeden bu şekilde ayrılamasın bizden." Dedi gözlerimin içine bakarak ve bu beni daha fazla sinirlendirdi. Kolundan tutarak ahırın arka tarafına çektim onu.

"Burada olmaman gerektiğini sana kaç defa daha anlatmam lazım?" eğer biri görürse bundan kurtulamazdım ve sonum olurdu. Hiçbir şey demeden öylece gitti olması gerektiği gibi. Etrafta kimse gözükmüyordu ama yine'de gerilmiştim. Bir süre Ese'nin bakımını yaptım. Hayvanlarla özel bir bağım vardı özelliklede atlarla. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Annemin aramasıyla irkildim. Telefonu cebimden çıkardım ve aramasını açıp cevapladım.

"Efendim anne?" dedim bıkkın bir ses tonuyla.

"Ne demek efendim? Neredesin sen? "

" Çiftlikteyim anne."

" Eve gelmeyi düşünmüyorsun sen ?

"Pardon anne saate dikkat etmemişim geliyorum şimdi." dediğimde yüzüme kapatmıştı. Arkasından Simge aramıştı. Her zamanki gibi yeni öğrendiği şeyleri bana anlatmıştı. Simge ile neredeyse doğduğumuzdan beri arkadaştık. Bütün hayatım boyunca yanımdaydı. Beni en iyi anlayan hatta beni anlayan tek insandı. Eve döndüğümde annemin art arda sıraladığı soruları cevapladıktan sonra üstümü değiştirip yatağıma uzandım. Uzanmam ve uyumam bir oldu, sabah uyandığımda aşağıdan gelen sesleri rahatlıkla duyabiliyordum artık bu bizim için sabah rutini olmuştu. Dışarıya yansıttığımız mutlu aile tablomuzun arkasında acı bir gerçek vardı. Aşağıya inmemek için merdivenin yanındaki tabloların en ince detayına kadar incelemiştim. Aşağıya indiğimde ortam sessizleşmişti. Sessizliği ilk bozan babam olmuştu. Havadan sudan konuştuktan sonra masadan okula gitmek için kalktım. Saat daha erkendi ama benim aklıma takılan başka bir şey vardı. Kütüphanenin önünde durduğumda anlam veremediğim bir şekilde gerilmiştim. İçeri girdiğimde direkt notu bulduğum rafa yöneldim. İlk önce hiçbir şey görememiştim, ama kitabı aldığımda kâğıt yere düştü. Elime aldım. Kâğıt 2 defa katlanmıştı, açtığımda notu görünce şaşırmıştım. " Sakın ol. Bu kadar sinirlenmeni gerektirecek bir şey yoktu ama sende kabul et klişe." Benim için klişe değildi olmayacaktı. Çantamdan kalemi  çıkardım ve hemen altına " Kimsin sen?" yazdım. Kâğıdı yine aynı yere bıraktım ve kütüphaneden çıkıp okula yürümeye başladım. Havalar soğumaya başlamıştı. Havanın o tatlı soğuk rüzgârı içimi sevinçle dolduruyordu. Soğuk havaları çok seviyorum beklide içimdeki bitmeyen kış yüzündendir. Okula geldiğimde direkt Selma hocanın ofisine gittim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı iki defa tıklatıp içeri girdim. İki kahverengi göz beni süzdükten sonra en sonunda benim gözlerimle buluştu ve o kişi Pars'tı. Selma hoca beni görünce bana doğru yürüdü ve sarıldı Selma hoca ile sarılırken gözlerim Pars'ın üzerindeydi. Selma hoca geri çekildiğinde elleri hala omzumdaydı, ellerini omzumdan ellerime geldiğinde söze atıldı "Gelmene çok sevindim İz, gel otur." Dediğinde Pars'ın karşısında duran koltuğa oturdum. Gözleri hala üstümdeydi. Üzerimde mini pileli etek, kazak ve tüy şeklinde olan bir kolye vardı. Selma hoca yapmamız gereken şeyleri anlatırken bile gözleri hep kolyemdeydi. Selma hoca her şeyi anlattıktan sonra ders girmek için ayağa kalktım, Pars'da benimle ayağa kalktı. Kapıyı açmak için uzanmıştım' ki Pars kapıyı açmış bulundu. Oldukça şaşırmıştım Pars'tan beklemediğim bir şeydi. Odadan çıktığımda onunda çıkmasını bekledim kapıyı yavaşça kapattığında gözlerini gözlerime dikti ve konuşmamı bekledi "teşekkür ederim" hafifçe gülümsedi ve "ne demek büyükleri işi" deyip  yürümeye başladı. Arkasından bakarken ne kadar ukala olduğunu düşünüyordum ki Özlem hocayı gördüm. Arkasından koştururken Pars'a çarpım ama zaten pekte umurumda değildi, Özlem hoca'ya elimdeki dosyayı verirken, bana baloya yardım edeceğim için teşekkür ediyor aynı zamanda elindeki diğer dosyaları düzenliyordu. Özlem hocayla biraz ayaküstü konuştuktan sonra sınıfa girdim. Derse odaklanamamıştım ve neredeyse tüm ders boyunca kolyem ve yüzlüklerimle oyalanmıştım. Dersten çıktıktan sonra Simge ve diğerleriyle buluşacağımız kâffeye giderken son anda fikir değiştirip kütüphaneye gidecekken, gizemli kişinin bu kadar kısa sürede cevap veremeyeceğini düşündüğüm için planı bozmayıp kâffeye gittim. Kapıdan içeri girdiğinde herkesin geldiğini gördüm oturdukları masaya yöneldim gelmeyeceklerimi sandıkları için şaşırmışlardı. Genelde pek kalabalık ortamlara girmeyi sevmezdim ama ona rağmen geniş bir çevrem vardı. Selam diyip yanlarına oturdum. Ortalama bir, iki saat sonra yanlarından ders çalışma bahanesiyle ayrıldıktan sonra tenha bir sokakta yürürken arkamdan birinin bana seslendiğini duyunca durdum arkamda Sinan'ı gördüm. Pars'ın en yakın arkadaşı aynı zamanda benim eski sınıf arkadaşımdı. Bana doğru yürürken elinde olan fularımı gördüm elim istemsizce boynuma gittiğinde bunu düşürdün deyip bana uzattı elinden fularımı alırken teşekkür ettim gülümseyerek teşekkürümü kabul ettiğinde bende tebessümle karşılık verdim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 30, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Siyah TüyWhere stories live. Discover now