[20]

1.1K 238 295
                                    

:))))))))((((((((:

oy ve yorum yapmayı unutmayın yalütfn

gökyüzüm siyah olsa da

ψ

elinde tuttuğu telefonu parmaklarının arasında yavaş yavaş döndürürken karşısındaki beyaz duvara odaklanmıştı. son birkaç gündür yaşadığı şeyler kolay şeyler değildi, kafayı yemiş gibi hissediyordu. düşünceler ve ihtimaller zihnini birer fare gibi hiç durmadan kemiriyordu.

kasayı boş bulmak onu beyninden vurulmuşa çevirmiş, kafasının içindeki bütün planları altüst etmişti. artık Beomgyu'ya verebileceği hiçbir şey yoktu.

bütün umutlarını tüketmiş bir halde odasında oturup Yeonjun'la konuşmaktan kaçarken ise bir mucize olmuştu. Beomgyu aramış ve buluşmak istediğini söylemişti. pişman olduğunu düşündü, her şeyi itiraf edeceğini düşündü. öyle olmasını istedi.

Beomgyu'nun bu sefer ısrarla buluşmak istediği yer kendi evi olunca şüphelendi Soobin, bu sefer de beni kendi evine çağıracak ve Yeonjun'a yaptıklarının aynısından bana da yapacak, diye düşündü. bütün bu düşüncelerine rağmen terden sırılsıklam olmuş elini Beomgyu'nun kapı ziline götürürken buna kendisi bile şaşırıyordu. kimse için böylesi bir şey yapmazdı ki o, bu hayatta kimse için kendisini tehlikeye atmazdı ki, değişen neydi böyle?

söz verdim, diye geçirdi içinden o gün. ona bir sürü söz verdim ve o sözleri tutamayacaksam hiçbir anlamım yok.

kapıyı açan Beomgyu da en az Soobin kadar gergindi. günlerdir bu buluşmayı düşünüyor, günlerdir buna hazırlanıyordu.

"hoş geldin." dedi Beomgyu, "buyur lütfen."

cevap vermeden içeriye geçen Soobin yüzüne çarpan temizlik kokusuyla afallamıştı, bu kadar kimyasalı aynı anda solumak bile bir insanı öldürmeye yetecekmiş gibi görünüyordu.

ψ

"beni ne için çağırdın?"

"çayından içmeyecek misin? en sevdiğim karışımdır."

tereddütle hiç dokunmadığı çay fincanına ve limonlu olduğunu tahmin ettiği keke baktı, onun gibi bir katilin evinde onun getirdiği şeylerden yiyip içmek saçmalık olurdu.

"sevmem." dedi soğuk bir sesle.

"denemeden nasıl bileceksin ama..."

"beni niye çağırdın Beomgyu?"

gözü odanın içinde dönüp dolaşan bir toz tanesine takılan Beomgyu, "Yeonjun öldü dediğinde sana inanmamıştım," dedi ve gözlerini toz tanesinden ayırıp Soobin'e çevirdi. "ama sonra bir şey hatırladım."

ne yalan söyleyecek, diye düşündü Soobin. nasıl bir yalanla bu işin içinden sıyrılmayı planlıyor?

"bak," dedi Beomgyu'nun konuşmasına izin vermeden, "sana yemin ederim ki başına hiçbir şey gelmeyecek Beomgyu tamam mı? sana yemin ederim ki bana Yeonjun'un bedeninin yerini ve öldürdüğün yeri söyledikten sonra seni kimse rahatsız etmeyecek. aldığın paralar da sende kalabilir yemin ederim sana."

kaşlarını çattı Beomgyu, duydukları onu yoğun bir şok dalgasının etkisinde bırakmıştı. ne diyeceğini bile bilemeden Soobin'in konuşmasını dinlerken sustuğu her anın aleyhine işlediğinin farkında değildi.

"susma," dedi Soobin bu sefer de, "suçlunun sen olduğunu bulmamı beklemediğinin farkındayım ama lütfen Beomgyu, sana yalvarıyorum ki yardım et."

cennet ve küllerin arasında | yeonbinOù les histoires vivent. Découvrez maintenant