ve dedi ki

31 7 0
                                    

Prem penceresinin önünde oturuyordu. Elindeki sıcak kahvesinden hala dumanlar yükseliyordu. Buruşturulup etrafa atılan sayısız kâğıttan biri daha yer ile buluştuğunda Prem umutsuzca kahvesini yudumladı. Ne yazacağını nasıl yazacağını bilmiyordu. Karnına çektiği bacaklarına başını gömdü.

O anda telefonuna gelen bildirim ile başını kaldırdı. Ekranda gördüğü isim ile eline telefonunu aldı.

'Prem yarın yeni şiirlerin ile konuşmaya ne dersin?'

Prem parmaklarını ekranda gezdirdi. Ne zaman P'Boun mesaj atsa anında geri dönüş yapıyordu. Sadece onun aramalarını cevaplıyor, yeni yazdığı şiir oldu mu ilk ona atıyordu. Prem için en önemli şey onun fikriydi.

'Evime gelmeye ne dersin P'Boun.'
'Yazacak bir şey bulamıyorum.'

Prem bir süre yazdıklarını sorguladı. İstemsiz olarak dökülen kelimeler sonrasında pişman olmak için çok geçti. Anında gelen yanıt ile ekranı kaldırdı.

'Olur, yakınlardayım zaten.'

Prem gelen mesaj ile etrafına bakındı. Etrafa dağılan kâğıt parçaları, yer yer dökülmüş mürekkep izleri her yerdeydi. Hızlıca etrafı toplamaya koyuldu. Ortalığa çıkardığı kıyafetleri odasına fırlatıp görünen mutfağı temizledi.

Bir süre sonra kapı çaldığında Prem acele ile kapıya koşturdu. Boun elindeki kahveler ile karşısında pijamaları ile duran kişi ile gülüşünü tutmaya çalıştı. Omzundan hafifçe sarkmış pijaması içinde çok tatlı gözüküyordu.

"İçeri girsene Phi."

Prem önden çalışma odasına girdiğinde Boun bir süre etrafı inceledi. Evin içi yeşil ve bej tonlarındaydı. Fakat çalışma odası aksine ahşap raflar ile doluydu. Kitaplıklar tavana kadar uzanıyor ve kitaplar ile doluydu. Yerde de kısım kısım kitap yığınları vardı. Bulutların arasında geziyor gibi eşyalar özenle seçilmiş gibiydi. Boun böyle bir yerde çalışmak ferahlatıcı olacağını düşündü.

"Burayı çok beğendim."

Prem gülümseyen ifade ile etrafa bakan kişiye gözlerini dikti. Etrafında oluşan bir ışığa sahipmiş gibi parıldıyor, onun aurası içinde herhangi biri kolayca kayboluyordu. Boun gözlerini Prem'e çevirdiğinde kendisine bakan kişiye gülümsemesini genişletti. Prem bu manzara karşısında kafasında yanan ampul ile masanın başına oturdu. Çılgınca sayfalara dökülen satırlar ile ortaya çıkan şahesere hayranlıkla baktı. 

Gün sonunda kafasını defterden kaldırdığında Boun'un ne yaptığına bakmak için odadan çıktı. Salonundaki camdan dışarıyı seyrediyordu. Arkasında birleştirdiği ellerinin arasında bir kitap da vardı. Adım seslerini duyduğunda arkasına dönüp hafiften gözleri kızarmış kişiye baktı.

"Bitirdin mi? Nasıl olduğuna bakabilir miyim?"

Prem elindeki kâğıtları Boun'a uzattı. Nazikçe kabul edip satırları okumaya başladı. O an duyguları aniden ortaya çıktığını hissetti. Hüzün, Mutluluk, Aşk... Gözleri onun da kızarmıştı. Gözyaşları son raddeye kadar göz kapaklarında tutunmaya çalıştı fakat son satırı okuduğunda intihar için hazırlardı.

Ve dedi ki                                                                                                                                                                                Işıklar içindeki sen en güzeliydin .

Satırlardaki Hüzün Parçaları~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin