-11-

15 2 4
                                    

-Lütfen satır arası yorumlarla düşüncelerinizi yazın o kadar çok merak ediyorum ki-

"Galiba sen öğrenemeden ben seni cehenneme yollayacağım , ne diyorsun"  yaver boğazına dayadığım hançer yüzünden kıpırdayamazken sıktığı dişlerinin arasından konuştu "Ne cüretle boğazıma hançer dayarsın" 

"Nasıl olur da çelimsiz bir kızın size bunu yapmasını engellemezsiniz" hiç beklemeden söylediklerine karşılık verdiğimde sinirle aldığı nefese gülümserken prensin yanında olan muhafızlar nihayetten şoktan çıkmış olacaklar ki kılıçlarını çekmişlerdi 

"Eğer onu öldürecek olsaydım şimdiye öldürürdüm. Çok yavaşsınız" söylediklerimden sonra yaveri sertçe ittirip hançeri geri belimdeki kınına soktum. Yaver onu bırakmamı beklemediğinden kendini yere düşmekten son anda kurtarmıştı. Ona göz ucuyla bakıp prense döndüm ve hafifçe başımı eğip konuştum "Yaveriniz öyle deli saçması konuşunca kendimi tutamadım kusura bakmayın efendim" 

"Şu kaltak" Yaver ayağa kalkıp bana uzanacağı sırada prens konuşarak onu durdurdu "Beni eğlendiriyorsun Alex. O yüzden bu seferlik affediyorum" başımı eğip teşekkür ederken yaver itiraz etmek için prense döndüğünde duydukları yüzünden durmak zorunda kaldı "Özür dile" 

"Özür dilerim Muhafız Alex" yaver zor da olsa benden özür dilerken bunun bana karşı olan nefretini körükleyeceğini adım gibi biliyordum fakat şuan için bu umurumda değildi. O bana hamle yapamadan ben yükselişe geçecektim ve bir daha asla aklından bile geçiremeyecekti 

"İzninizle prensim köydekiler daha fazla saklanmadan harekete geçmemiz lazım" prens çıkmamız için izin verdiğinde kılık değiştiren muhafızlar dışında kimseye bakmadan dışarı çıktım ve muhafızlara döndüm. "Ne yapacağınızı zaten biliyorsunuz. Onun dışında ortalıkta uzun süre dolanıp dikkat çekmeyin. Sokak satıcılarından da özellikle prens için yiyecek şeyler alın. Kapıdan çıktığınız an unutmayın siz muhafız değil sıradan birisini."

Muhafızlar beni onayladığında pelerinimin başlığını kafama geçirerek yüzümü iyice sakladım ve hanın dışına çıkıp şüpheli gördüğüm yerlere ilerlemeye başladım. Tezgahın başında toplanmış birkaç kadın gördüğümde yavaşlayarak oraya gittim ve satmak için konulmuş şeylere bakarak konuşmalara kulak kabarttım 

"Muhafızlar gelmiş diyorlar doğru mu?" 

"Evet evet ben bizzat kendi gözlerimle gördüm. Hepsi korkunç zırhlar içinde Kesesiz in hanına doğru gidiyorlardı" 

"Yakışıklılar mıydı?" konuşmam ile bana dönerlerken o konuşan kadın tekrar konuştu "Hayır yüzlerini göremedim ama yakışıklı olduklarına eminim. Hepsi çok kaslı duruyordu" Kadının konuşurken neredeyse ağzının suyu akacaktı 

"Peki ne için gelmişler?" sorumla tezgahın sahibi kadın beni incelemeye başlarken yüzüm görülmediği için gayet rahattım "Acaba ?" kadınlardan biri şüpheyle konuştuğunda diğeri onun koluna vurdu "Saçmalama imkanı yok " Neden bahsettiklerini sormak çok belli olurdu bunu yapamazdım bu yüzden farklı bir şey denemeliydim 

"Acaba içlerinde evlenmek isteyen var mıdır" Sorumla beraber kadınlar kıkırdarken ben de onlar gibi güldüm "Eminim bir muhafızın hanımı olmak çok güzel olurdu" tabi kendim muhafız olmasaydım 

"Bizim köyün çocukları onlar kadar iyilerdir" 

"Oğlun onların içinde olduğu için öyle diyorsun" kafamı bunu söyleyen kadına çevirip onu ve söylediği kişiyi incelerken diğer kadın konuştu "Sen de oğlun kabul edilmediği için kıskanıyorsun" bu iş daha da tuhaflaşıyordu 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 08, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

No Time To DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin