I

7.7K 634 239
                                    

Toz, rutubet, biberiye ve biraz da ahşap; Büyük Kütüphane tam olarak böyle kokuyordu.

Taehyung kaç saattir burada olduğunu bilmiyordu. Sınavların yaklaştığı doğruydu ama o ders çalışan, özellikle de gece yarılarına kadar kütüphanede duran tiplerden değildi. Jihyo çok geç olmadan sınavlarına çalışması gerektiğini söyleyerek Taehyung'u Büyük Kütüphane'ye sürüklediğinde yüzlerine vuran koku yüzünden ifadesi buruşmuş, bir bahane bulup kaçmak için çaresizce etrafına bakınmıştı ancak kaçış yoktu. Arkadaşının ne kadar inatçı olduğunu biliyor ve kütüphanede sabahlayacaklarını söylüyorsa o gece yatağı yerine ahşap masada uyuyakalacağını biliyordu.

Jihyo cilt cilt kitapları toz kalkmasına neden olacak kadar sert bir şekilde kucağına bıraktığında yüzü ağlayacak gibi bir ifade almış, kız ne yaptığını sezmiş gibi ona dönünce ise saniyesinde normal haline dönmüştü. Ardına bakmadan kaçabilir, ders çalışmamak uğruna en yakın arkadaşını hayatının sonuna kadar görmezden gelebilirdi ancak;

Bir, buna değer miydi bilmiyordu. Evet, sosyal bir kelebek olduğu ve çok fazla (gerçekten fazla) arkadaşa sahip olduğu doğruydu ancak Jihyo onun en yakınıydı. Güneşin asla doğmadığı bu kasvetli vadideki görkemli Cadılık Akademisi'ne geldiğinde gözleri bir köşede yalnız başına dikilen kızla kesişmiş, kız ona gülümseyince Taehyung ona fazlaca büyük gelen cüppesinin içinde hoplaya zıplaya ona doğru koşmuş ve o gün sonsuza kadar en yakın arkadaş olmaya yemin etmişlerdi. Bu akademinin gıcık profesörlerine beraber göğüs gerecek, kimsenin tamamen keşfedemediği akademi binasını baştan sona gezecek ve en havalı büyüleri beraber öğreneceklerdi. Zaman geçtikçe Taehyung'un da Jihyo'nun da başka arkadaşları olmuş ancak kimseyle birbirleriyle olduklarından daha samimi olamamışlardı. Uzun lafın kısası Taehyung en yakın arkadaşını sırf ders çalışmayı -uzun süredir- reddediyor diye kaybetmek istemiyor, yatağında uyumanın buna değeceğini düşünmüyordu.

Taehyung'un fazla abarttığını düşünebilirsiniz, tam bu noktada ikinci maddeye geliyoruz; Jihyo biraz... Kontrolcü bir insandı. Taehyung'u uzun süredir ders çalışmaya ikna etmeye çalışıyordu ve arkadaşı ona akşam yemeğinden sonra çalışmaya başlayacağını söylediğinde ona inanmıştı. Evet, Taehyung'u tanımıyor gibi yapmıştı bunu. Ancak belki de o kadar da tanımıyor değildi çünkü akşam yemeğinin üzerinden bir saat kadar geçtikten sonra erkekler yatakhanesine sıvışmış ve ders çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için Taehyung'un odasını basmıştı. Kitaplara gömülmüş bir Taehyung bulduğunu söylemeyi çok isterdik ama maalesef gerçek bu değildi çünkü odaya girdiğinde Taehyung yeni öğrendiği bir büyüyle oda arkadaşının evcil kurbağasını havada uçurmakla meşguldü.

İşte bu bardağı taşıran son damla, Jihyo'nun yüzünde o ifadenin oluşmasına neden olan ilk şeydi. O ifade... Taehyung, Jihyo'yu uzun süredir tanıyordu ancak gerçekten sinirlendiğinde yüzünde oluşan o korkunç ifadeye çok az rastlamıştı. İkinci sınıfta Jungwon saçlarına büyü yapıp bir hafta boyunca havuç diye anılmasına neden olduğunda, beşinci sınıfta Choi Soobin ders notlarına su döktüğünde ve geçen yıl bir cadının yaptığı yasaklı bir büyü yüzünden yatakhanelerinde yangın çıkıp en sevdiği Kuromi figürü yandığında... Taehyung, o ifadeye birkaç kere rastlamıştı ancak arkadaşının öfkesi hiçbir zaman kendisine yönelik olmamıştı.

O akşam ise farklıydı. Taehyung aniden açılan kapı yüzünden yerinde sıçradığında ve havadaki kurbağa komik bir sesle yere çakıldığında Jihyo'nun yüzünde her zamankinden daha korkunç bir ifade vardı. (Ve bolca da hayal kırıklığı.)

İşte böylece Taehyung kendini onun tarafından kütüphaneye sürüklenirken bulmuştu. "Bu sefer kaçışın yok," diyordu arkadaşı. "Bunu senin için yapıyorum, Tae. Notların düştükçe düşüyor. Bu gece kütüphanedeyiz."

𝙝𝙚𝙖𝙧𝙩 𝙩𝙤 𝙝𝙚𝙖𝙧𝙩, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt