X

2.2K 451 340
                                    

Bugün iki bölüm yayınladım. Bir önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun. ❤️


Tüm sınavları atlattıklarında Jihyo beraber piknik yapmayı önermiş, Taehyung ve Jeongguk da bunu reddetmemişti.

Hava her zamanki gibi bulutlu ve griydi ancak yakında yağmur yağacak gibi de görünmüyordu. Akademi'nin kuzeyinde Karanlık Orman bulunurken güney tarafı büyüsüz ve çok daha güvenli ağaçların bulunduğu bir vadiye ev sahipliği yapıyordu. Üçlü ise Akademi binasının yaklaşık birkaç kilometre uzağında, yere serdikleri ekoseli örtünün üzerinde oturuyor ve yemekhaneden aldıkları yiyecekleri atıştırıyorlardı.

Jihyo ona Jiwoo'yla olan kule randevusunda neler olduğunu sormuştu ve esmer olan onu öptüğünü söylediğinde Jihyo küçük bir çığlık atmıştı.

"İnanamıyorum!" demişti kız, yerinde hareketle kıpırdanırken. "Resmen oluyor! Gerçekten de bir çift olacaksınız!" Ardından yeni fark eder gibi kaşları çatılmış, gülüşü büyümüş ve "Biliyordum," demişti. "Jiwoo'nun senin için en iyi seçenek olduğunu biliyordum."

Elindeki sandviçi yavaşça örtünün üstüne bırakan Taehyung, huzursuz ifadesiyle birlikte mırıldamıştı. "Bundan o kadar da emin değilim."

"Ne?" demişti Jihyo. "Öpüşmüşsünüz?.. Emin olmadığın şey ne?"

Jeongguk her şeyi büyük gözlerle izlerken Taehyung mutsuzca mırıldanmaya devam etmişti. "Evet, onu öptüm ama doğru hissettirmedi. Öpüşmek insanı heyecanlandırmaz mı? Kitaplarda hep böyle yazıyor ve filmlerdeki karakterlerin de öpüşme sahnelerinde ayakları yerden kesiliyor. Ama ben..." Bir süre doğru kelimeleri aramıştı. "Heyecanlanmadım?.. Bir şey hissetmedim. Kalbim yerimden çıkacak gibi olmadı ya da ayaklarım yerden kesilmedi. Kötü bir öpücük değildi, yani sanırım. Ama beklediğim gibi de değildi."

Bunlar Jeongguk için de yeniydi. O günden sonra Taehyung'la Jiwoo konusunda konuşmamış, Taehyung konuyu açmaya çalıştığında bile panikle konuyu değiştirmişti. Bu onun için bir savunma mekanizmasıydı. Hiç olmamış gibi davranırsa ya da en azından bu konu hakkında konuşmazsa kafasını karıştıran bu saçma hisleri de o kadar çabuk unutabilirdi. Her seferinde onu susturduğu ve konuşmak istemediğini belli ettiği için Taehyung'un öpücük hakkındaki bu düşüncelerini ancak şimdi duyabiliyordu. Bu onu biraz şaşırtmıştı çünkü Taehyung o gece oldukça mutlu görünüyordu.

"Yanlış anlama ama..." demişti Jihyo tereddütle. "İlk öpücüğün olduğu için olabilir mi? Belki de beklentilerin çok yüksekti ve onu karşılamadığı için sana bir şey hissettirmediğini düşündün."

İlk öpücük. İlk öpücük. Bu Taehyung'un ilk öpücüğü müydü? Jeongguk onun bu konularda o kadar iyi olmadığını biliyordu ve belki geçmişte ilişkisi de olmamıştı ama yine de bunun ilk öpücüğü olmasına oldukça şaşırmıştı. Hiç mi kaçamak yaptığı biri olmamıştı? Jeongguk bile... Pekala, anlamsızdı ama Jeongguk bile öpüşmüştü ve Taehyung gibi kendisinden kat kat yakışıklı ve iyi birinin daha önce öpüşmemiş olması inanılmazdı.

"Yani... Kendimi rezil etmeden öpüştüğüm için mutluydum ve ilk defa öpüştüğüm için de heyecanlıydım ama fazlası yoktu. Sanırım... Sanırım Jiwoo'dan hala hoşlanmıyorum."

Bu duyduklarıyla dehşete düşmüş gibi bir hal alan Jihyo'nun dudakları aralanmış, "Nasıl ya?" diye sormadan edememişti. Jeongguk'un da şaşkınlığı yüzünden okunuyordu çünkü tüm bu zaman boyunca artık Taehyung'un da ona kapılmaya başladığını düşünmüştü. Özellikle kulede yaşadıklarından sonra... Gerçek buysa keşke onunla konuşmaktan kaçınmasaydım diye düşündü. Bu sırada Jihyo devam etti. "Etkilenmiyor musun hiç? En ufak bir hareketlenme bile yok mu?"

𝙝𝙚𝙖𝙧𝙩 𝙩𝙤 𝙝𝙚𝙖𝙧𝙩, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang