Bölüm 2

289 14 17
                                    

 Kocaman tiyatro salonunda,

Alkışlar koptu.

Perdeler kapandı.

Oyun bitti.

İçimi kaplayan huzurla hafif gülümsedim. İlk resmi tiyatromuz burada bitmişti. Arkadaşlarımla kulise gittik. Şevval, İlayda, Berkan, Hamdi ve İsmet. Hayatımdaki 6 önemli kişiden 5'ini oluşturuyorlardı. Biz bu hayatta birbirimizin mucizesiydik. Aynı mahallede geçen çocukluğumuz bizi birbirimize bağlamıştı. Tutkularımızın, zevklerimizin aynı olması sadece bir tesadüftü.

Hayatımda diğer önemli kişi ise dedemdi. Tek ailem. Annem ve babam hayatımda hiçbir zaman olmamıştı. Eksikliklerini hissetmedim diyemezdim fakat dedem bana hem anne hem de baba olmuştu. 

Kuliste fotoğraf çekimi yaptıktan sonra üzerimizi değiştirip tiyatro salonundan ayrıldık. İsmet beni omzunun altına aldı. Boyu aslında o kadar da uzun değildi. 1.77 boyu benim 1.62 boyum yanında devasa yapıyordu. 

'' BİZ DEĞİL MİYDİK? AŞK İLE YANAN'' İlayda bağırarak şarkı söylemeye başlamasıyla Hamdi de ona eşlik ediyordu.

'' EĞER AYRILIRSAK ÖLÜRDÜK FALAAAN'' Hamdi bi' bakış ile yürek yakan cinslerdendi. Hayatımda gördüğüm en yavşak sıralamasında ilk üçteydi. 

'' HANİ BAK NE HALLERDEYİZ'' diye şevval devam ettirdi.

'' SENSİZ YAPAMAM LAFI KÜLLİYEN YALAN.'' diye bende devam ettirdim. Gelen geçen 6 deliye bakıyordu. Sadece hayat bize bardağın dolu tarafından bakmamız  gerektiğini bize küçük yaşta öğretmişti. Hepimiz kusurlarımızın eziyetini çekmiştik. Fakat daha fazla kendimizi ezdirmek yerine eğlenmeyi seçmiştik.

Bizimkilerle ayrıldıktan sonra apartmanın önüne geldim. Eski  sayılabilecek üç katlı bir apartmanın 2.katında oturuyorduk. Çantamdan hemencecik anahtarımı çıkarıp aşağı kapıyı açtım. Merdivenleri ikişer ikişer atlayıp kapımızın önüne geldim.

'' Dede ben geldim.'' dedim neşeli ve bir o kadar da gururlu sesimle. Hayalim için çok çabalamıştım. Sonunda da istediğime de ulaşmıştım. Dedemin gözlerindeki o gururu görmek benim için her şeye bedeldi.

'' DEDEEEE.'' Neredeydi bu adam?  oturma odasına girdiğimde dedemi yere yığılmış halde görecek olmam düşüncelerim arasında yoktu.

Gözlerim buğulanmıştı. Hareket edemiyordum. Beni bırakmış olamazdı değil mi? Bana bunu yapamazdı. Bize bunu yapamazdı.

Olayın şokunu atlatınca hemen ambulansı  aradım. Dedemin yanına eğildim.  Nefes almıyordu ve yüzü hafif morarmaya başlamıştı. koşarak terliklerimi bile giymeden merdivenlerden aşağıya doğru koştum. Nazlı teyzenin kapısını kıracakmışçasına çaldım. 

'' Nazlı teyze lütfen yardım et. Ne olursun yardım et. dedem-''  devamını  getirmeye dilim yetmemişti. Kabullenemezdim. Dedem ölmüş olamazdı.

''Kızım bi' sakin ol ne olursun.'' dedi. Kolundan tutarak çekiştirmeye başladım.

Hızlıca salona girdiğimizde dedemi gördüğü anda donup kalmıştı. O anda kapıdan  üst komşularımız Selen abla ve Alp abi kapıdan içeri girdi

'' Ne oluyor? Birine bir şey mi ol-'' cümlesini tamamlayamadan Alp abi yerde yatan dedemi gördü. Koşarak yanına eğildi. Nabzını kontrol etti sonra dönüp

'' Selen  Periyi alıp bize gidin. Hemen.'' dedi. Hayır, bunu kabul edemezdim. Dedemi bırakamazdım. O da beni bırakmazdı. Ama bıraktı.

Ayaklarımın beni taşıyamayacağını fark ettim. Ayaklarıma yardımcı olup yere çöktüm. Dedeme sarıldım. Belki de son sarılışımı olduğunun farkındalığıyla içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Bugünün böyle geçmemesi gerekiyordu. Dedemin ölmemesi gerekiyordu. Tek ailemi de kaybedemezdim. 

Gecenin geri kalanı ise sağlık görevlilerin gelip dedemi alması, ağlama krizlerim, meraklı komşuların bakışı ve yok oluşumla bitti.

YAZARDAN

1 Hafta Sonra

Nazlı Hanım Peri'nin bir şey yemeyeceğinin farkında olmasına rağmen belki birkaç lokma yeme umuduyla güzel bir  kahvaltı hazırlıyordu. Son bir hafta da Peri'nin toplasan 10 saat uyumadığının farkında olduğu için saat 2 olmasına rağmen Peri'yi uyandırmamıştı.

O sırada Güçlü ailesinin fertlerinden Melis Hanım ve Hakan Bey polisler ve avukatlarla apartmanın başında dikiliyorlardı. Şimdi gidecek ve küçük kızlarına kavuşacaklardı. Aslında bu kavuşma bir hafta önce yapılacaktı fakat tiyatro gösterisi olduğunu öğrendiklerinde gösterinin bitmesini düşünmüşlerdi. Sonuç olarak yıllarca küçük kızlarını beklemişlerdi. Bir gün daha beklemek onlar için çok büyük bir sorun olamazdı.

Mehmet Bey'in vefat haberini duyunca kızlarının perişanlığını görmüş ve ona biraz daha vakit tanımışlardı. Bugün o vaktin sonuydu.

Kendilerinden emin adımlar ile eski merdivenlerden çıkmaya başladılar. Kapı ziline üst üste iki defa bastı Hakan Bey. İçindeki ateşi söndürmek istiyordu. Kızının acısının ne kadar kötü olduğunu da biliyordu. Bütün acıları beraber saracaklardı.

Nazlı Hanım, kimseyi beklemediği için kapının çalmasına şaşırdı. Tek başına yaşayan yalnız bir kadındı. Buna rağmen bir şekilde bu hayata tutunmayı başarmıştı.

''Buyurun, kime bakmıştınız?'' dedi. Açıkçası karşısında iyi görünümlü 50'li yaşlarda bir kadın bir adam ve polis görmeyi beklemiyordu.  Alp Bey  velayet işlerini kısa bir süreliğine de olsa halletmişti. Yetiştirme yurdundan da olmazdı. Meraklı gözlerini kadına dikti.

'' Peri Demir'in öz ailesinde olmaması ile ilgili bir şikayet alındı. DNA testi için hastaneye götürülmesi gerekiyor. Lütfen zorluk çıkarmadan kızı çağırın.'' diyen polisle Nazlı Hanımın ağzı şokla açıldı. Koskoca Albay Mehmet Demir'in torunu karıştırılmış olamazdı, diye düşündü.

'' 10 dakika müsaade ederseniz sevinirim, Peri şuan uyuyor.''  Nazlı Hanım'ın sözleriyle Melis Hanım anlayışla kafa salladı ve yavaşça merdivenlerden aşağıya inmeye başladılar.

Nazlı Hanım kapıyı kapatmasıyla hemen Selen'i arayıp acilen buraya gelmesi gerektiğini söyledi. Peri'ye bu  durumu tek başına açıklayamazdı. Küçücük yaşta tek başına kalması yetmemiş gibi birde tek ailesini kaybettikten sonra aslında o kişinin ailesi olamayacağını söylemek çok zordu.

Dahası Peri'nin tepkisini asla öngörülemezdi.



You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 06, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Peri MasallarıWhere stories live. Discover now