23. Bölüm

812 109 40
                                    

İkisi de çok yorulmuş, çok yıpranmıştı. Konuşmak uzun uzun hissettikleri her şeyi paylaşmak istiyorlar ama zaten anladıkları ve konuşmadan da paylaştıkları için gerek duymuyorlardı buna.

Artık dinlenme zamanlarıydı, Junghwi çoktan uyumuştu. Jimin salonda telefonuyla uğraşırken Jungkook sigara içmek için çıktığı bahçeden döndüğündr doğruca Jimin'in yanına geçerek uzanıp başını kucağına yasladı.

Döneli bir haftadan fazla olmuştu, o zamandan beri Jungkook yakaladığı her fırsatta Jimin'e sokuluyordu, buna alışmış olması gerekirdi ama hâlâ deli gibi çarpıyordu kalbi, hâlâ içi titriyordu sıcaklığından.

Telefonunu bırakıp bir elini göğsüne bırakırken diğerini saçlarına daldırdı hemen, Jungkook Jimin'in göğsünde duran elini ellerinin arasına alıp parmak boğumlarını sevdi tek tek, avcunu, parmak uçlarını öptü. 

Titrek bir nefes verdi Jimin onu izlerken, omegası uysal bir kedi gibi içinde kıvrılmış mırlıyordu. 

"Buradan... taşınalım mı?" diye sordu Jungkook parmaklarını birbirine kenetleyip, baş parmağıyla hâlâ elinin üstünü okşuyordu usul usul.

"Burayı sevmiyor musun?" diye sordu Jimin usulca kaşının üzerindeki yara izine dokunurken, bütün yaraları iyileşmiş sadece birkaç iz kalmıştı artık.

"Çok seviyorum," diye mırıldandı "ama burası iyi hissettirmiyor, güvenli de hissettirmiyor." İç çekti "Daha küçük bir yere taşınsak olmaz mı? Akşam olduğunda da bizimle kalacağın bir yere, beraber taşınalım mı?"

Jimin birbirine kenetli duran ellerini kaldırıp Jungkook'un eline bastırdı dudaklarını, ellerini tekrar göğsüne indirdiğinde bakışlarını evde gezdirdi, Jungkook haklıydı. Bu ev iyi hissetirmiyordu, boş ve yalnız geliyordu onlara.

"Olur," dedi biraz sonra "Taşınalım, ben kendi evimi pek sevmiyorum zaten."

Jungkook elini Jimin'in diğer tarafından koltuğa yaslayıp doğruldu "Yarın ev bakmaya gidelim mi o zaman?" diye sorduğunda Jimin elini yanağına koymuş seviyordu onu. "Gidelim," dedi mırıltıyla.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandı Jungkook, aralarındaki kısacık mesafeyi kapatıp tatlı bir öpücük kaptı dudaklarından, tekrar tekrar öptü onu Jimin gülerek yüzünü omzuna saklayana kadar da sürdürdü bunu.

"Heyecanlanıyorum yapma şöyle," dediğinde Jungkook gülerek yüzünü eğip boynundan öptü onu. "Seokjin hyunga yarın gitmeyeceğimi haber vereyim," dedi Jimin Jungkook'un boynuna yaslanarak. "Eve geçeyim artık," diyerek istemeye istemeye çekildi.

"Gitmesene, evini de sevmiyormuşsun zaten ne gerek var ki gitmene? Bizimle kal  taşınana kadar da, olmaz mı?" dedi Jungkook Jimin'in alnına dökülen saçlarını geriye doğru tarayarak.

"Nasıl hayır derim sana?" İç çekti Jimin, hafif bir gülümsemeyle yaklaşıp bu sefer o öptü Jungkook'un dudaklarını. "Olur, kalırım sizinle hiç de gerek yok ki eve gitmeme." Yanaklarını severek burnunun ucundan öptü kendisine gülümseyerek bakan alfasının.  "Hem orası dört duvar, benim asıl evim burada." dediğinde Jungkook'un yüzündeki gülümseme ve ışıldayan gözleri görülmeye değerdi. 

Saatlerce yeni evlerinin nasıl olması gerektiğinden bahsettiler sonra, Junghwi için güzel bir oyun odası yapmayı, Jimin için özellikle mutfağı geniş olan bir ev olması gerektiğini konuştular, telefonlarından birkaç yere baktılar. Jungkook'un evden pek bir beklentisi yoktu aslında oğlu ve Jimin'in yanında ve huzurlu olması onun için yeterliydi.

Sabaha karşı beraber oturdukları koltukta uyuyakalmışlardı, hâlâ bacakları iç içe geçmiş hâlde otururken Jimin başını Jungkook'un omzuna yaslamış ve koluna sarılmıştı.

Find You: Metanoia |JikookWhere stories live. Discover now