0.8

57 11 70
                                    


(Flashback)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Flashback)

Kristal viski şişelerinin ardından yağmurun altında ne kadar bekleyişlerimin olduğunu hatırlıyordum. Her şey giriftken, bir o kadar da benim için açıkken nasıl acıdan buruştuğumu hatırlıyordum. Ellerim kilitlenmişti, arzularım ve göz yaşlarım bisikletle sürdüğüm yollarda artık engelleyici bir durumdaydı. Her şeyimi kaybetmiştim.

Ben o dehlizde tahmin edildiğinden daha fazla vardım ve yüzecektim.

Nefes alamadığım günlerden biriydi. Yağmur suları omuzumda birikmiş, oturduğum bina merdivenlerinde üzerimden akıyordu. Elimdeki gazeteler, gizlice haber merkezinin arşivine girip kaçtığım andaki kayıtlar, kasetler, o gazetecinin neler yaptığı ve benim hayatımı 103 kişinin hayatını nasıl bitirdiğini gördüğümde hissettiğim tek şey acıydı.

Kimsenin yardım edemeyeceği bir noktadaydım. Olimpiyatlar için kasabadan ayrılmıştım. Mum ağlama ayinleri yapan ve her daim iyilik peşinde koşan insanlara geri döndüğümde, o kilise zemininde gördüğümde alabildiğim tek şey kan kokusu, görebildiğim tek şey ise dağ gibi yığılmış cesetlerden arta kalan uzuvlar topluluğuydu.

Şimdi? Şimdi neredeydim? 

O güne dair yasaklanan haberlerin peşine düşebilmeyi bile ancak beş ay sonra başarabilmiştim. Yürüyemiyordum, koşamıyordum ilk zamanlar. Hâlâ öyleydim ama en azından öfkemle sezgimi birleştirmiştim. Odaklandığım şey acıydı. Yüksek tepede plastik sandalyeye oturmak kadar dengesizliklerin hattıydı. Cızırtılı radyo sesleri, elimizden bir şey gelmemesi?!

Sinirle ağlamaya başladım. Buraya gelmek için hızlı hızlı sürdüğüm bisikletim devrilmişti. Üzerinde kasetlerin olduğu çanta vardı. Avucumun içinde gazete buruş buruştu. Bisikletim biraz önce yere fırlatılmasına rağmen ön ucu havada olduğundan hâlâ tekerleri dönüyordu. Postanenin önünde, kapanan mesai saatlerinde; peşimde muhbirler varken öyle amansızca ağlıyordum.

Bu arşivlerden nasıl sonuç çıkarabilirdim? Nasıl devam edebilirdim? Nasıl ilerleyebilirdim? Yardım alacağım kimsem yoktu.

"Hey!" Birisi omuzuma dokundu. Onun kim olduğuna bakmadım. Gerçekten nefes alamayacak bir durumdaydım.

"Hey! Kendine gel?!" Oturduğum merdivenin bir basamak altına bastı ve ayakta durmayıp bana doğru eğilerek yüzünü yüzümle eşitledi. "İyi misin?"

Sesinden kim olduğunu anlamamak güç değildi ama mevzu bahis o ise çok kolay anlaşılabilirdi. Titriyordum hafifçe soğuktan ve kalbim de onun adını duyduğundan.

The Demons ℘ JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin