15. Bölüm

154 45 7
                                    

İyi okumalar💫



Kaçmak neydi?

Koşarak istemediğin o ortamdan uzaklaşmakmı, yoksa kulağını bütün yorumlara ve kötü sözlere kapatarak oradan uzaklaşmakmı?

Bütün şehri turlasanda kaçamazdın çıkışlar yine kendine çıkarken. Çığlıklar sessizleşir, hisler ve duygular silikleşir. Halbuki kim susan bir çocuk gördüki şu hayatında? Büyükler susar, çocuklar çığlık atar. Çünkü içlerindeki acıyı ancak bu yolla ifade ederler. Ağlarlar bağırırlar.

Peki ruhu büyüyememiş ama vücudu büyümüş o insanlar ne yapmalı?
Çocuk kalmış ruhlarıyla acı çığlıklar bile atamazken hangi annenin şefkatli dizlerine başlarını koyup ağlamalılar?

Hayat kısa ve yaşanacak çok şey var. Peki yaşayacak şeyleri bile bir çocuğa kıyasla kısa olan o insanlar ne yapmalı?

Ağlayamayan o insanlar ne yapmalı?
Gülemeyen o insanlar ne yapmalı?
Geçmişe sıkışıp kalmış o insanlar ne yapmalı?
Ve en önemlisi;
Ruhları hala çocuk kalan o insanlar ne yapmalı?...

Kaçıyordu işte. Bütün olanlara inat.

Kız kapıyı açıp çıkarken Sarp onun peşinden dışarı fırladı Berk'te onun peşinden koşarak çıktığında Melih'le göz göze geldiler ikiside anlaşmış gibi koşmaya başladıklarında Sarp'la Lavin çoktan kolidorun sonundaki merdivenlere ulaşmışlardı.

Lavin küçüklüğünden beri hızlı koşardı. Aslında onun köyündeki bütün çocuklarda hızlı koşma potansiyeli vardı. fındık ağaçlarının arasındaki engebeli alanda doyasıya koştukları için düz yolda koşmak buz üstünde koşmaktan farksızdı onlar için.

Lavin iyi bir koşucu olsada Sarp'ın ondan aşağı kalır yanı yoktu. Ana yinede genç kadına yetişememiş olması sinirlerini bozmuştu. O sırada önlerine çıkan çarşaf arabasını Lavin hiç düşünmeden devirdi ve birkez bile arkasına bakmadan koşmaya devam etti. Kaçmalıydı, kaçacakdı. Başka çıkış yolu bulamıyordu kendine

Kimseye dokunmayacağı bir yere kapatmalı kendini ve orada usulca ölmeliydi belkide. Göz yaşları gözleri istila ederken etrafa saçılan çarşaflar yüzünden yavaşlayan Sarp ona yetişmesin diye hızını arttırdı ve çıplak ayaklarıyla kolidorda ona dokunmaya cesaret bile edemeyen insanlar arasından sıyrılarak otoparka çıktı.

İşte şimdi izini kaybettire bilirdi. Hava serindi üzerinde sadece hastane elbisesi vardı. Bu halde zaten çok fazla dayanamazdı dışarıda. Arabaların arasından geçerken ona tuhaf bakışlar atan insanları umursamıyordu. Şuan bu hastanenin bahçesinde polisiye filmi çekiyormuş gibi bir hava vardı ve kimsenin genç kızı durdurmamak için harekete geçmemesi Lavin'in lehineydi.

Bacakları artık onu taşıyamayacağı duruma geldiğinde otoparkın sonuna anca gelmişti. Belki serum yememiş olsaydı iki sokak daha durmadan koşabilirdi ama bulanık zihni ve titreyen bacakları buna izin vermiyordu.

Ayağını her yere basışında ayağına batan taşlar bir nebzede olsa kendisini cezalandırmasına yardımcı oluyordu. Kendini ne için cezalandırdığını bilmese bile...

Kendisini suçluyordu daha güçlü olsaydı belkide bunlar başına gelmeyecekti. En azından geçen bir ayda korkusunu yenebilseydi belkide o adamın karşısında zangır zangır titremezdi.

Güçsüzdü , kendini koruyamayacak kadar güçsüzdü. Eğer olurda hayatta kalırsa kendini korumanın yollarını araştıracaktı.

Hayat çok acımasızdı.

KELEPÇEWhere stories live. Discover now