26. Bölüm

32 5 3
                                    

İyi okumalar 💧

Hayattaki herkesin bir dönüm noktası vardır. Kimileri için büyük bir olay kimileri içinse küçük bir bakış hayata olan bütün bakışlarını değiştirebilir.

İşte o dönüm noktalarından birini yaşıyordum. Önünde dikildiğim kapının ardında aslında çok korktuğum biri var ama korkumu ateşe verdiğim için artık ondan sedece küller kaldı. Korkumu yakmıştım. Sırtımı yanımda duran adama yaslamıştım. Güvenim sadece onaydı. Ben birtek ona bu denli güveniyordum.

Bu bir ilkti. İlkler onunla olunca yanlış hissettirmiyordu.

Çok şey yaşamış, birçok badireler atlatmıştım. Geçmişim hüzünle doluydu ve geleceğimden emin değildim. Çünkü hala bir yüzük vardı parmağımda her ne kadar onu takmıyor olsam bile. Belkide artık o yüzüğün orada durmaması gerekiyordu. Artık özgürdüm. Artık tek başımaydım. O beni bulmadan benim bu işi bitirmem gerekiyordu.

Ona boşanma davası açmalıyım.

Bu düşünceyi o kadar çok def ettim ki kafamdan. Çünkü imkan vermiyordum. Ben nasıl o adamı boşayacaktım ki? Daha özgür bile değilken. Yine olduğu gibi korkmuştum. Eğer ondan boşanırsam neler olacağından korkmuştum. Baba evine dönmek istemiyordum ama eğer boşanırsam beni postalayacakları ve benimde gitmek zorunda olduğum tek yerin orası olacağını düşünüyordum.

Gelip görelimki ben o evden kaçmıştım ve soluğu baba evinde almamıştım. Sarpın evinde diğer evlerde olmayan bir sıcaklık vardı. Mihriban ablanın soğukluğunu bile kırmıştım- ki onun soğukluğu bile bana şirin geliyordu- Sarp benim için bir sürü şey yapmıştı ve kimse bana böyle davranmamıştı. Berk elinden geleni yapmış ve beni güldürmeyi, bana yardımcı olmayı başarmıştı.

Kendilerini sevdirmişlerdi çünkü onlarda bana dokunacak bir kötülük yoktu.

Şimdi ise boşanacağım derken omuzlarım düşmüyor aklımda binlerce tilkiler dolanmıyordu çünkü onların beni koruyacağına inanıyordum. Beni onca sıkıntıma rağmen atmayan, yok saymayan insanlar bu konu da da bana yardımcı olurlardı.

Yani en azından ben böyle düşünüyorum.

Sarp "girelim mi?" Diye sorduğunda daldığım düşüncelerden sıyrılarak kafamı salladım. Kapıyı açtığında derin bir nefes aldım. İşte başlıyorduk. Tam girmek için bir adım atmıştım ki durduğu için durmak zorunda kaldım. "Eğer sana kötü birşey söylerse..." Diye söylediğinde onu durdurdum. "Ne yapmam gerektiğini biliyorum" diye söyledim emin bir sesle. Bir süre gözlerime baktı. Dudakları her an gülümsemek için kıvrılacak gibi duruyordu.

Kapı ardına kadar açıldığında hala emin olup olmadığımı ölçmeye çalışıyordu. Başımı dik tuttum. Kaçıp gitmek istesemde içeriye doğru adımladım.

İçeri girdikten sonra gözlerim etrafı taradı. Kapını iç kısmından hemen yanında iki adam duruyordu ve maşallahları vardı. Az önce dev falan görmüş olmalıyım. Onları inceleyemeden Sarpı takip etmek zorunda kaldım. İçeriden sesler geliyordu. İnilti sesleri. Sanırım Cengizi fena benzeteceklerdi. Sarpın adaletine göre.

İçeride bir araba vardı. Markasını elbette bilmiyordum ama daha öncede gördüğüm bir arabaya benziyordu. Rengi beyazdı ve Sarpla şuan büyük bir uyum içerisindeydi. Gözlerim Sarpın sırtına kaydığında hafifçe yutkundum. Hadi be arkadan bile karizmatik duramazsın.

Acaba ben arkadan nasıl görünüyorum?

Sarpın elleri iki yanında yumruk olmuştu. Gerginliğini buradan bile hissedebiliyordum. Arabaya kısa bir bakış attım. Resmen kendimi görebileceğim kadar temizdi. Elimi kaldırıp arabaya dokunmamak için büyük çaba gösterdim. Acaba neyle temizliyordu?

KELEPÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin