10

21 6 1
                                    

Evet. Biliyorum uzun zaman geçti.  Affola...

Yeni bölüm karşınızda. Keyifli okumalar...

İSTANBUL

Suna büyük bir gülümsemeyle açtı gözlerini. Kollarını iki yana esneterek iyice gerindi. Sağındaki komodinin üzerinden telefonunu alıp saate baktı. Dokuz buçuk... Bugün dersi yoktu ve boş günü için geç bir saat değildi.

Gecenin anılarıyla gülümsemesi kıkırtıya dönüştü. Jimin'in şaşkın yüzü hâlâ gözlerinin önündeydi sanki.

Suna'nın orada olduğuna inanmamakta ısrar edince bir oyun oynamışlardı. Hoseok gözlerini yummuş, Jimin odadaki bazı eşyaları saklamıştı ve tabi ki Hoseok Suna'nın yardımıyla hepsini bulmuştu. Ardından Jimin odanın diğer ucuna gidip arkasını dönmüş ve elindeki deftere bazı kelimeler yazmıştı. Yazılan her kelimeyi ispiyonlayan Suna sayesinde Hoseok yine hepsini bilmişti. Jimin görmese de Suna'nın peşinden gölge gibi dolaşarak her gittiği yere onunla gitmesi, Hoseok'u çok güldürmüştü. En nihayetinde Jimin'i delirtmeyi başarmışlar, "Yeter, inandım! Al şu ajanını başımdan!" diyerek isyan etmesine sebep olmuşlardı.

Jimin Suna'nın gerçekten odada olduğuna ikna olunca korktuğunu söyleyerek Taehyung'un odasına gitmişti uyumak için. Baş başa kaldıklarında sırtlarını yatak başlığına dayayıp konuşurlarken sızıp kalmıştı Suna.

Doğruldu. Yatağının ayak ucuna bıraktığı sabahlığını geçirdi üzerine ve mutfağın yolunu tuttu. Annesine uğraması gerekiyordu bugün. Haftada bir gün gider ve annesinin evini temizlemeye yardım ederdi. Defalarca bir kadın tutmaları gerektiğini söylemişti fakat annesi eve yabancı birini sokma taraftarı değildi. Yaşlı kadının düşüncesine göre Suat evlendiğinde gelini ile gül gibi geçineceklerdi ama o zamana kadar temizlik işi Suna'daydı.

Kavanozdaki bambu chopsticklerden birini alıp saçını topuz yaptı. Buzdolabını açtı, sonra kapattı. Canı bir şey yemek istememişti. Su ısıtıp sallama adaçayı yaptı, elinde fincanıyla sandalyeye çöktü. Telefonuna gelen bildirimleri karıştırdı. Okul grubunda yine onlarca mesaj birikmişti. Ayrıca kızlar grubunda sabahın bu saatinde yine gıybet dönüyordu. Yazılanları yüzünde tebessümle okudu.

Hoseok'la iletişim kurmak istiyordu. Bunu sosyal medya ile yapamazdı, riskliydi. Whatsapp ile olmazdı, çünkü onlar KakaoTalk kullanıyorlardı. Bir dahaki görüşmelerinde telefon numarasını verecekti. Onunkini istemeye çekiniyordu, sorun olabilirdi ama Suna numarasını verirse belki Hoseok onu arardı.

Boşalan fincanını lavaboya bırakıp odasına giyinmeye gitti.

*

Sildiği camın karşısına geçip gözlerini kısarak leke kalmış mı diye baktı Suna. Meteoroloji yağış ihtimalinden bahsediyordu ve muhtemelen boşuna uğraşıyorlardı ama annesinin başak burcu titizliği söz dinleyecek gibi değildi. Yine de çenesini tutamadı Suna.

"Az sonra yağmur başlayacak. Bak bulutlar toplanmaya başladı yine. Boşa sildik biz bunları."

"Olsun" diye itiraz etti annesi. "Olmaz öyle ele güne karşı pis pis. Koca kızı var ama evi pislikten geçilmiyor diye kınarlar."

"Aman kim kınayacak anne. El alem önce kendi evine baksın. Eksik bulmaya mı geliyorlarmış, gelmesinler öyleyse."

"Gelmesinler de yalnız başıma ölüp gideyim o vakit."

Annesinin trip günüydü anlaşılan. Uzatmaya gelmezdi. Zaten Suna da kıyamazdı ona.

"Tamam sultanım, demedim bir şey. Bak siliyorum. Pırıl pırıl yaptım." Son dokunuşunu da koyduktan sonra elindeki bezleri önlüğünün kuşağına sıkıştırıp kaptaki kirlenen suyu lavaboya dökmeye gitti. Kaba yeniden temiz su doldururken içeriden annesinin sesini duydu.

FLY TO MY ROOMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin