Bölüm 25: İkimizin Sihiri

4.4K 445 1.4K
                                    

Geçiş bölümü gibi oldu, benim için uzun sayılacak bir vakittir bölüm atmıyorum umarım olmuştur.

Geçiş bölümü deyip 3K yazmışım, yanıltmasın sizi.🥹

Pek içine sinmedi bölüm benim.🥺

Bir sürü yorum yaparak benim de hevesimi getirebilirsiniz bence, tabii isterseniz.

✨✨

İnsanoğlu gecelerce hayaline uyuduğu, uğruna tüm hayatını altı üstünden daha güzel olduğuna emin şekilde dağıtıp, başkasıyla değil de o gecelerce hayalini kurduğu kişiyle rüyalarını yaşarken mutluluğun tanımının ne de basit olduğunu anlayabilirdi aslında.

Çokları zenginlik, onlarca ev, yetmez gibi yazlık, kışlık, arabalar isterken yalnızca yedi tepeli şehirdeki bir kişi mutluluğun mercan mavisi gözlerin ona süzülmesinde saklı olduğunu bilir gibi, elde ettiğinin delisi olmadan, her sabaha o gözlerin içinden kendi yansımasına bakarak uyanınca 'Bu işte, bu kadar basit.' diye düşünüyordu.

Burak için geçirdiği birkaç gün Ahmet'in kendince sert olduğunu düşündüğü ama Burak'a göre nazlı nazlı ona kızmalarının bile gününü güzelleştirdiği, ne olursa olsun onunla yatıp da onunla kalktığı gecelerden sabahlara yirmi altı yıllık hayatının ulaşılamaz saydığı cennetin en şaşaalı saraylarına eş geçiyordu.

O, kendisine küs olduğunu iddia etse de şimdi göğsünde altın-bakır saçları tepesindeki palmiye yaptığı kısım hariç dağılarak uyuyan çocuğa bakıp, onun hiçbir parfüme bulanmamış tertemiz kokusunu içine çekerken mutluluktan delireceğini hissetti Burak. Cennet fragmanı mıydı bu? Yoksa hepten delirip de olmayan birini uydurup avuç avuç ilaçlarla bembeyaz bir odada hayalinde mi kuruyordu tüm yaşadıklarını adam?

Tarifi imkansız şekilde deneyimlediği anların tadı damağında kalırken, Ahmet kıpırdanarak uyandı. Burak, uyanır uyanmaz kendisine sırnaşacak ama hemen sonra ona kızgın olduğunu hatırlayıp da "Seninle konuşmuyorum!" diyecek olan sevgilisinin birazdan geçirdikleri birkaç günde olduğu gibi yine aynı sahneleri ona sunacağından emin şekilde Ahmet'e doğru yukardan bakmaya başladı.

Bu sırada uyanan Ahmet önce Burak'ın çıplak göğsüne yanında olduğuna şükredercesine bir öpücük kondurdu, daha sonra kafasını kaldırıp, "Günaydın aşkım." diyerek tam adamın dudaklarına doğru uzanmıştı ki Burak'ın öngördüğü şekilde, "Seninle konuşmuyorum!" dedi.

Burak, dünyanın en sevimli canlısının kendi sevgilisi olduğuna yemin etse başı kopmayacağından oldukça emin bir biçimde Ahmet'i güçlü kollarıyla kavrayıp onu yattığı yerden kaldırarak tam kasıklarının üzerine oturttu. "Peki ne zaman konuşacaksın benimle?" diyerek kocaman elini çocuğun göbeğine atıp hafif hafif olduğu yeri okşamaya başladı.

Ahmet ise protezi takılı olmayan bacağının Burak'ın gözlerinin önüne serilmesiyle içinde az da olsa yeşeren rahatsızlık hissini kapı dışarı atmaya çalışıp, 'O senin her şeyin, senin için tüm hayatını değiştirdi.' diye düşünerek gözlerini kısıp da sinirli sinirli adama baktı.

"Ha böyle bakarak sert olduğunu sanıyorsan, sert olan yalnızca başka şeyler oluyor yavrum bilesin." dedi Burak pişkince.

"Terbiyesiz."

"Eyvallah ama sadece sana."

Ahmet, yüzündeki gülümsemeyi saklamaya çalışırken gerçekten de altındaki sertliğin kalçasına çarpmasıyla yüreğinde bir kar küresinin içinde yaşayan Venüs'ün ışıklarının fanusundan geçip de yüzüne doğru yansıdığını hissetti. Burak'ın ne olursa olsun onu çekici buluyor olması Ahmet için paha biçilemez bir şeydi.

AURORA |BXBWhere stories live. Discover now