Haiii, ben geldiiim. Huh, DE taekookumu özlemişim cidden. Büyük bir özlemle yazdım, kelimeler döküldü parmaklarımdan. Umarım bölümü seversiniz. Lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın, hayalet kalmayın!!!!!
Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar dilerim! Xx
+++++
Jungkook elini geri çekince, gözlerini geri aralaması saliseler içerisinde gerçekleşti, bakışları orta yolda buluştuğunda Taehyung dudaklarını konuşmak adına araladı. "Cehennemime cennet olur musun?"
Bu kelimelerin yoğunluğuyla içini sel misali bastı, çöktü yüreğine. Şeytanın ona bakışı altında ezildi, ama öyle güzel bakıyordu ki... Gözlerinin önünden kaybolmasını istemezmiş, evrende görüp görebileceği en değerli varlıkmış gibi...
O bakışlar, kalbinin derinliklerine minik minik alevler bırakmış gibi, yüreği ilk kez bu kadar ısındı. Kalbi göğüs kafesine sığamayacak kadar hırçınlaştı genç çocuğun. Hem o güzel bakışların esiri oldu, hem de yüreğini ele geçiren sözlerin esareti altına girdi. Buna ihtiyacı varmış, şeytan Taehyung'un sevgisine şefkâtine muhtaçmışcasına.
"Ben melek değilim..." diye fısıldadı kalbinin en derinliklerini ele geçiren bu sözün etkisinden çıkmaya çalışarak.
Şeytan Taehyung başını olumlu anlamda salladı. "Kötülüğümün, karanlığımın işlemediği, sana bakarken kötü düşünemediğim tek insansın, tek varlıksın sen. Cennetin kayıp bir parçası içinde saklı, cenneti vaat ediyorsun." dedi ve uzun cümlesinin ardından ufak bir soluklanma ihtiyacıyla duraksadı.
Genç çocuk hakkında böyle düşünmesi onu mutlu etti.
"Yani bu benim gözümde bu şekilde." diye ekledi şeytan Taehyung.
Jungkook'un içi kıpır kıpır oldu. Kanı kaynadı. Heyecan bu kez kapısını fazlasıyla yakından çaldı. Hayatı boyunca babası dışında, tek bir insandan bile duyamadığı bu güzel sözleri ona şeytan Taehyung söylemişti. Üstelik tüm samimiyeti ve içtenliğiyle...
Genç çocuk, az önce yüzünü okşadığı şeytanın kıpkırmızı gözlerinin açığa çıktığını gördü. Fakat buna rağmen gözlerine bakmaktan kaçınmadı, sakınmadı.
Lazer gibi parlayan o gözlerin derinliklerinde kendi yansımasını gördü ve bu içini ısıttı, kanını kaynattı. Hoşuna gitti. Sadece o gözlere bakarken kendi yansımasını görmek onu mutlu etti, içini hoş etti.
"Benden korkuyor musun Jeon?" Genç çocuğun sessizliği karşısında, Taehyung dur durak bilmeden uslanmaz bir şekilde konuşmaya devam etti. O zincirlerini kırıp bir kenara atmış ve kalbinin onu yönlendirmesine izin vermişti. Bu kez ciddi anlamda kalbinin sesini dinlemişti, ömrü hayatı boyunca ilk kez yapmıştı bunu.
Evet, o şeytandı. O kötülüğün ana temeliydi, ama yine de onu incitmemiş, zarar vermemişti. Jungkook ondan korkmuyordu.
Ne varlığından, ne yanında oluşundan ne de o kıpkırmızı gözlerine doğrudan bakıyor oluşundan, zerre korkmuyordu.
Ve işin aslı şu ki, gerçekleri öğrendiği evrede de hiç korkmamıştı. Ondan hiçbir zaman korkmamıştı.
Onu gördüğü andan bu yana bir kere bile içini şeytan Taehyung'a dair bir korku silsilesi kaplamamıştı. Aksine güvenmişti. Şeytan Taehyung, genç çocuğa babası kadar güven vermişti. Jin bile, Jungkook'u şeytan Taehyung'a emanet etmişti. Çünkü genç çocuğun ona sığınabileceğini biliyordu, sığınmıştı da. Güvenli hissettiği yerdeydi hatta şu anda. Şeytan Taehyung'un kucağında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVIL'S EYE • TAEKOOK ✓
FanfictionTanrı, şeytan Kim Taehyung'un itaatsizliğinden ötürü onu tek gözünden kopararak cezalandırdı. Ve şeytanın gözü tenine kazınan genç çocuk Jeon Jungkook, boynundaki saklamaya çalıştığı şeytanın gözü yüzünden yaşadığı hayatı boyunca canavar olarak dışl...