1.4

43.4K 1.7K 191
                                        

Murat Başaran - Sana Ölürüm

1.4

Bir insanı sevmek mi daha kolaydı yoksa biri tarafından sevilmek mi ?

Bu soruyu bana düşürten genellikle kitaplar olurdu. Kitaplardaki karakterlerin karşılıksız aşkları çoğu zaman yüreğimi dağlardı ama karşı tarafı da düşündüğüm de sevmeyen kişiye de hak verirdim. "Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı ?" diye boşuna dememiş ya Nazım Hikmet. Her iki taraf da haklıydı, seven de kalpti; sevemeyen de kalpti. Sevdanın suçlusu olmazdı.

Gözlerimin içerisine baka baka "Ben şansımı aldım." dedikten sonra beni öylece orada bırakıp arkadaşlarının yanına giden Yağız'ın, artık ona abi dememe kararı almıştım en azından kendi içimde, arkasından öylece bakmıştım. Bir insan bir insana şans olabilir miydi ? Ben Yağız'ın şansı oluyorken o da benim şansım olur muydu ? Tüm bunları doksan dakikalık maçın sonuna kadar düşünmüştüm tabii arada onu izlemem de vardı.

Tellerin önünden ayrıldıktan sonra kardeşimle birlikte Selim ve Berkecan'ın ne zaman geldiğini bilmesem de seslenmeleri doğrultusunda kızların soruları ile uğraşmak yerine onların yanına geçmiştim. Yağız maç boyunca iki gol atmıştı ve bu iki golden sonra da suratındaki gülümseme ile bana bakmış ardından da göz kırpmıştı. Burak'ın her ne kadar bir şey anlamasından korksam da on yedi yaşındaki kardeşim biraz büyümüş olacak ki bana hiçbir şey sormadı ya da fark etmedi.

Şimdi soyunma odalarının çıkışında Selim, Berkecan ve ben Yağız'ın çıkmasını bekliyorduk. Ben her ne kadar kendim gidebileceğimi söylesem de Selim bırakmamış ısrar etmişti, nedense bu durumda abisinin de etkisi olduğunu düşünüyordum. Gülcan teyzeye yakalanmıştık, Gökhan büyük ihtimalle biliyordu ve şimdi de Selim öğrendiyse kendimi çok gerilmiş hissederdim. Burak beş dakika önce tuvaleti olduğunu söyleyerek soyunma odalarına girmişti. "Ablan ile konuşuyor musunuz Berkecan ?" Düzgün bir cevap almak yerine sadece omzunu silken arkadaşımın ergen kardeşine içimden söylendim.

Aniden onun sesini duydum. "Oğlum erken getirdin ya ablanı." diyen Yağız ile arkamı döndüğümde Burak'ın omzuna kolunu atmış kardeşimle konuşarak kapıdan çıktığını gördüm. Önümüzde bir duvar olduğu için onlar bizi göremiyordu ama Burak'ın "Abi getir dedin getirdim." demesiyle şokla dudaklarım aralandı.

Yağız maça gelmem için Burak ile anlaşmış mıydı ?

İkisi de sustuktan sonra yanımıza geldiğimizde bir karşımdaki koskoca adam olmasına rağmen çocuk çocuk hareketler sergileyen Yağız'a ardından da kınar gözlerle kardeşime baktım ama ikisi de bir şey anlamadı. "Abi, Gökçen ablaları da bırakırız değil mi ? Saat geç oldu yürümesinler." diyen Selim'e Yağız bakıp gülerek "Bırakırız tabii ya. Bırakmaz mıyız hiç ?" dediğinde bir şey dönmeden ilerlemeye başladım. Yanımda hissettiğim bedene rağmen umursamadan arabanın nerede olduğunu bilmeden yürümeye başladım. "Arabayı nereye park ettiğini hatırlıyorsundur herhalde." diye alayla konuşan Yağız'a "Sus." dedim sadece.

Kaşlarının çatıldığını hissettim ama tepki vermedim. "Gökçen," dedi kısık sesle, arkamızdan da muhteşem üçlü yürüyordu ama yüksek sesle kendi aralarında konuştukları için bizi dinlemediklerini biliyordum. "izinsiz yanağına dokundum diye mi kızdın? Rahatsız oluyorsan bir daha yapmam." diye yine durgun bir şekilde eklemem ile bir anda duraksadıktan sonra arkamızdakilere döndüğümde dördünün bakışları da benim üzerime çekilmişti. "Ben bilekliğimi düşürdüm sanırım Yağız abi ile biz bakıp gelelim, siz gidin yetişiriz." diye karşımdaki üçlüye konuştuğumda Yağız da beni bozmadan arabasının anahtarını çıkartıp Selim'e vermişti. "Siz gidin biz geliyoruz koçum."

Yağız Yerin GökçeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin