▸ bölüm #33: evrenin en dolambaçlı yollarının yolcuları

250 38 132
                                    

bölüm otuz üç | evrenin en dolambaçlı yollarının yolcuları

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

bölüm otuz üç | evrenin en dolambaçlı
yollarının yolcuları

Bir yerde bir şey yanlıştı ama ironiktir ki her şey de doğruydu aynı zamanda.

Havada süzülen yüzlerce hologram notu teker teker inceledi esmer adam ki bunu da yüzlerce kez yapmıştı aslında. Kendi hesabına güvenmeyip önce Jarvis'e, ardından hani olur da internetteki tüm bilgilere erişimi olan yapay zekasının yakalayamadığı bir detay olur diye Bruce'a kontrol ettirmişti. İkisi de bir sorun olmadığını söylüyordu, teoride her şey doğruydu.

Önündeki birebir insan vücudu ile aynı boyutlarda olan holograma uzanıp arkasını çevirdi. Her bir siniri teker teker işlediğinden emindi, hepsini doğru yere bağladığından da. Elektriksel ve kimyasal İletimi mükemmelleştirmek için ise koca bir ay harcamıştı. Eğer Jarvis'in beynini buraya aktarabilse - ki onunla uğraşsa daha başarılı olacağına dair bir his vardı içinde - yapay zekası hissetmeye bile başlayabilirdi ama ne yaparsa yapsın ete kemiğe bürünmüş insanlarda çalışmıyordu.

Kaşlarını çatıp el yordamıyla Johnnie Walker marka viski şişesine uzandı. Glenmorangie tercih ediyordu ama şu son iki ayda o kadar fazla içmişti ki biteceğine hiç inanmadığı stoğu erimeye başlamıştı. Karaciğerinin pek mutlu olmadığı kesindi.

Kendisi de pek mutlu değildi zaten.

Artık içmek istemiyordu. İstemiyordu. Bırakacaktı ama ne zaman kendini çıkmaz bir yolda bulsa ister istemez şişeyi arıyordu elleri ve o bir yudumu alana kadar beyni çalışmaya geri dönemiyordu bile. En azından eskisi gibi barlarda, kulüplerde başını belaya sokmadığını düşünerek kendini avutmaktan başka çaresi yoktu. Aslında atolyesi dışında içmiyordu bile zira Stephen'ın saf üzüntüden bakışlarına katlanmak mümkün değildi.

Acı vericiydi.

Her şeyi onun için yaptığını neden anlamadığını merak ediyordu Tony.

Şikayetçi değildi hani. Stephen için her şeyi yapacağını defalarca kez dillendirmişti ve samimiydi de bunda. Onun iyi olması için aylarca, yıllarca çalışmaya devam edebilirdi ki bu gidişle edecekti de ama bu Stephen'ın neden anlamadığını açıklamıyordu sonuçta. Tamam, Tony onunla yeterince vakit geçirmediğini biliyordu ama boş yere değildi sonuçta.

Stephen içindi. Her şey Stephen içindi.

Keşke Stephen da biraz olsun bununla mutlu olabilseydi.

Stephen mutlu olsaydı tüm bu süreç daha az acı verici olurdu.

Karamsar düşünceler denizinde süzülürken yarısına kadar içtiğini fark etmediği şişeyi sanki elini yakmış gibi, fırlatırcasına uzaklaştırdı kendinden. Tamam içiyordu ama sarhoş olamazdı, çalışması gerekiyordu. Üstelik kafayı bulduğu gibi sızacağından da adı gibi emindi zira uykusuz kaldığı süre kendi rekorunu bile geçmiş, 96 saatte dayanmıştı neredeyse. Gözlerini ovuşturarak kendine gelmeye çalıştı ve atölyenin köşesindeki lavaboya ilerledi.

clockwork & mechanic ☰ ironstrange, auOnde histórias criam vida. Descubra agora