"ben buradayım, yanındayım"

10.5K 1.6K 1.6K
                                    

"Uyuyan güzel! Uyan artık!"

Koridordan gelen Narae'nin sesi kapalı kapıma rağmen odama ulaşıp ikinci kez kulaklarıma dolarken gün ışığının odamı sahiplendiği büyük pencereye bakıyordum.

Yutkunup sarılarak kafamı yasladığım yastıkla sonunda rahatsız olup yönümü değiştirdim ve gözlerimi kırpıştırıp midemdeki heyecanı yok etmeye çalıştım. Yine olmadı. Dünden beri benimleydi o heyecan.

Daha doğrusu kökenlerin cadılarla yapacağı toplantıyı duyduğumdan beri.

Neler olacak bilmiyordum ama görecektim çok yakından. Bu da geriyordu beni. Jeongguk bu toplantıyı cadılar tarafından görmüştü. Onların başıydı resmen o yaşına rağmen. Bense bunu kökenler tarafından görecektim. Cadıların gözünde kökenlerin sığıntısı bir hain olarak.

Yüzümü sıvazlayıp bakışlarımı sonunda bir saattir olduğu gibi tuttuğum pencereden çektim ve gerindim. Sahi uyanalı ne kadar oluyordu ki? Aslına bakarsan uyuyamamıştım da. Üç saat belki. Ne kadar kendimi zorlarsam zorlayayım olmamıştı. Uykusuzluk dönemim başlamıştı yine.

Ve benim aklıma sadece saniyesinde uykuya daldığım Taehyung'un odası geliyordu.

O da bir ayrı konuydu. İstiyorsan sen öpeceksin. Ne saçma! Neden bana bırakıyordu ki? Öpsün demiyorum ama bunu da istemiyorum. En azından o bir şeyler yaptığında o yaptı diye kaçmak kolay. Kendim yaparsam bir açıklamam bile olmuyor çünkü. Onun da açıklaması olmuyor ama bahanem hazır en azından. O yaptı.

Evet, buydu bahanem. O yaptı.

Narae bana bağırmıştı değil mi uyuyan güzel diye?

Biraz daha gerinip bedenimi esnettim ve kendim de esnedikten sonra zar zor ayaklandım. İlk işim direkt yatağımı düzeltmek olurken bugün dersim olmadığı geldi aklıma. Rahattım yani. Ne kadar olabilirsem o da. İşim bitti, banyoya gidip oradaki işlerimi hallettim. Duş da almıştım ve gerçekten biraz da olsa rahatlamıştım.

Belimi saran bornozumla banyodan çıktığımda merdivenlerden de yukarı çıkan Narae beni gördüğü gibi sırıtmış ve ıslık çalarak süzmüştü. Bu beni güldürürken göz devirmeden edemedim.

"Bak sen, ne cevherler saklıyormuş bizimki. Hoşuma gittin."

Göz kırparak konuşmasıyla kıkırdarken "Uzak dur benden." demiştim. Söylemim onu daha da güldürürken ikimiz de işin şakasındaydık.

"Hazır mısın?"

Üstümü göstermiştim ona. "Sence hazır gibi miyim?" Bu sefer gözlerini deviren o olmuştu. "Mental olarak aptal. Hazır mısın?"

İşte buna bir cevabım yoktu. Derin bir nefes alıp omuz silkmekle yetindim ve odama girip hazırlanmaya başladım. Siyah dizleri yırtık kot, siyah tişört ve mavi bir kot ceket buldum. Bulduğum gibi de üstüme geçirdim. Tarzım çok tekdüzeydi. Hep sade şeyler ve renklerden oluşuyordu dolabım. Saçlarımı havluya son kez silip kirli sepetine attım ve derin bir nefes sonrası hazırdım işte.

Telefonumu da alıp odadan çıktım, çıktığım gibi yerde oturduğunu gördüğüm Beomgyu ile irkilirken elim kalbime gitti. Şapşal bebek. Ezecektim neredeyse ve resmen bana bakıyordu.

"Beni mi bekliyorsun sen?"

Sorumla beraber dudakları büzülür gibi olduğunda bu tepkisi bile hoşuma gitti ve eğilip kollarımı uzattım ona. Onun da elleri çoktan 'al beni' dercesine bana uzandığında koltuk altlarından tutup kucağıma aldım. Daha düzgün bir şekilde kucağımda tutmaya başladığımda merdivenlere ilerledim.

let it go |taekook Where stories live. Discover now