sessizlik şahit olur adım seslerimize

47 7 1
                                    

Dersi anlatmaya başlaması üzerinden yalnızca iki dakika geçmişti, ve gözlük takıyordu. O zaman anlıyordum, zorunda kalmadığı sürece gözlük kullanmadığını.

Sakin ve iyileşmiş sesi, sıcak bir rüzgâr misâli koca sınıfın her tarafına sessizce yayılıyordu.

Öyle sıcaktı ki bedenim. Özlemime kavuşmuş olmanın garip sıcaklığıydı bu. Öyle mutluydum ki, kuru dudaklarım gülümsüyor olmaktan çatlayacaktı neredeyse.

Sözlerimizle değil belki ama, bakışlarımızla çoktan buluşmuştuk.

Mektubum, masasının üzerinde duruyordu. Onu ilk yazıldığı andaki gibi hiç kırışmamış bir biçimde geri getirmiş, ve nazikçe kitaplarının arasına yerleştirmişti.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Chenle ile birlikte mektuba cevap vermemiş olduğu endişesini bedenlerimizde yitiriyorken fark ediyordum, yanımdaki bedenin gözlerinin ve dudaklarının açık olduğunu.

Bir an duraksadım.
Bulunduğum sessizlikten soyutluyorken kendimi, sınıfı gözlemledim.

Herkes büyülenmişçesine dersi dinliyor ve kafalarını onaylar gibi bir yukarı, bir aşağı sallıyorlardı.

Minhyung'dan, ve onun anlatış şeklinden, herkes büyülenmişti.

Evet, deyiverdim içinden.
Parlayan gözlerim yalan söylemiyordu.
Minhyung, çok büyülüydü.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Tekrardan kendi sessizliğime odaklanıyorken, herkesi kendi hâline bıraktım.

Ben yalnızca karşımda sıcak soluklarıyla sınıfı dolduran o kişiyi dinliyordum.

Ellerinin zarifliği kadar benzersiz olan yazısına, sesine, gözlerine, ve anlatışına odaklanıyordum.

Her arkasını döndüğünde, o kısık gözlerini çevrelemiş olan gözlük çerçevelerine bakıyor, ve sandalyesine asmış olduğu paltosu üzerinde varlığını sürdürmüyorken zayıf, ama bir o kadar biçimli vücuduna göz gezdiriyordum.

Arada sınıfta geziniyorken, ses çıkaran hafif topuklu ayakkabılarına, bembeyaz tenine, bir tarafa taranmış saçlarına, dudaklarına bakıyordum.
İflah olmazcasına, Lee Minhyung'u baştan aşağı süzüyordum.

Bunu fark etmiş olacak ki, sürekli benim karşıma geliyor ve dersini bu şekilde anlatıyordu. Ve de gözleriyle neredeyse dile getirtecek dudaklarıma bakıp, kendi ince dudakları ile gülümsüyordu.

Bu, çekinmeme ve iflah olmaz tarafımın ortaya çıkmasına sebep oluyordu.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Bir süre sonra karşımdaki bedenden, gerçek bir özür dilemediğimi hatırladığımda mahcup düşüyorum. Tıpkı ilk buluşmamızda düştüğüm gibi. Ondan af dilemek istiyordum.

Daha fazla bekleyemeyeceğimi anladığımda ise dersin hızlı bitmesi adına neler yapabileceğimi düşünmeye başlıyorum.

Chenle omzumu dürtüp, kulağıma fısıldıyor.

"En sevdiğiniz dersin eğitmeninin, Lee Minhyung olması hayal değil. Gerçeği yaşıyorsunuz." Tekrardan omzumu dürttü ve gülümsedi.

Bedenimin sıcaklığı arttı ve yüksek bir ses duyuldu.

"Dersimi bölecek davranışlardan kaçınılması gerektiği konusunda sizi ikinci uyarışım."

Titremiştim âdeta.
Ancak gözlerim Minhyung'un gözleri ile buluştuğunda rahatladım.
Bana söylemiyordu. Chenle'ya bakıyordu.

Ayağa kalktım.

"Onu bu sefer konuşturan bendim, afedersiniz." deyivermiştim. Ve tekrardan yerime oturdum.

mektuplardan geriye kalan, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin