"Dün fazlasıyla dışarda kalmış olmalısınız."
Gür çan sesinin sinir bozuculuğu yetmezmiş gibi, bir de konuşkan Chenle'yu dinlemek vardı tabii güneşin dahi doğmadığı vakitte.
Suskunluğum konuşmasını devam ettirdi.
"Dudağınız çok kırmızı. Üşütmüş olmalısınız. Ateşiniz mi var?"
Yanıma yaklaşarak elini alnıma koymaya çalıştı ancak geri çekildim. Bu eylemim onu ikilemde bıraktı ve şaşırttı.
"Gerçekten üşütmüşsünüz." Göz devirdi ve odadan öfkeyle çıktı.
Utançtan şimdi yalnızca dudağım değil, tüm yüzüm kırmızı olmuştu. Kulaklarımın yandığını hissettim.
Minhyung'un dudaklarımda yarattığı etki nasıl bu kadar görülür bir şey olabiliyordu.Dersim yaklaşana kadar bir süre odada bekledim. Ancak bu da dudağımın rengine bir etki de bulunmayınca, Chenle gibi odadan öfkeyle çıktım.
-
Bahçeye adımımı attığımda, Chenle karşımda dikiliyordu.
"Küçük bir kavgamız olmuş olabilir, ancak bu sizi ders başlayana kadar beklemeyeceğim anlamına gelmiyor."
Alışılmıştan uzak bir gülümseme sundu."Kavga değildi." deyiverdim geçiştirmek için. Ancak sürdüreceğini biliyordum.
"Bana olan bakışlarınızı gördüm, neredeyse elimi itecektiniz."
"Demek ki bir anda bana yaklaşmanızı korkutucu bulmuşumdur da ondan." Güldüm.
"Korkutucu olduğumu düşünmüyorum."
Bağırmaya başlamıştı.
"Hasta değilim. Ateşim de yok."
"Dudaklarınız hâlâ öyle söylemiyor."O sırada birisine çarpmıştım.
Gözlerimin aniden o kişiye yönelmesi uzun sürmedi.
Yanıma baktığımda ise, Chenle koşarak benden uzaklaşıyordu. Hiçbir şeyi anlamlandıramadığımda bağırışını duydum."Son adımınızı daha dikkatli atmalıydınız! Derste görüşürüz!"
Beni burada öylece bıraktığını gördüğümde aşırı öfkelendim ve özür dilemek adına hemen çarptığım kişiye döndüm.
Ancak o sırada çan dolgun sesiyle gürledi. Ve ben ise olduğum yerde donakaldım.
Gözlerim istemsizce büyüyorken bir yandan da dudağımı sıkmaya engel olamadım.
Karşımdaki Minhyung'du. Ve bariz bir şekilde çimlerde uzanıyordu.Çok geçmedi. Kalın sesini duydum.
"Ateşinizin olmadığına emin misiniz? Dudaklarınız gerçekten de hiç öyle söylemiyor."
Gülümsedi.
Chenle ile konuştuklarımızı duymuş ve şimdi ise benimle alay edermişçesine konuşuyordu.
Bu sinirimi bozdu.Çimlerden kalktı ve yanıma geldi.
Dünkü yakınlaşmamız aklıma geldiğinde bedenime bir an engel olamadım. Yaklaşmak istedim ona ancak bir süre sonra geri çekildim.
Çok insan vardı etrafımızda. Ve de çokça gürültü. Ve gürültü... Minhyung'un denizlerden sonraki en büyük korkusu ve nefretiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mektuplardan geriye kalan, markhyuck
Fanfiction"fazla mı hüzünlüydü gözleriniz bana bakmak adına?" "gözlerinizin kahveliğidir beni çekindiren. korkarım ki toprağa, ölüme olan korkumdan... ondan yaşarır gözlerim. toprakların en kuytusunu siz de görmekteyim." ve bir ekim akşamıdır vakit. "biliyor...