Nathan

15.6K 1.2K 157
                                    

"Aşkım biraz daha şu tarafa kay." dedim gülerek, Owen'ın Paris'in en bilindik sokaklarından birinde fotoğrafını çekiyordum.

Siyah kot pantolunu, beyaz tişörtü ve kot ceketi, kafasına taktığı güneş gözlüğü, kolyeleri.. yüzükleri.. Fena halde yakışıklı görünüyordu.

"Böyle iyi mi?" diye sordu pozisyonunu düzeltip , bir kaç tane fotoğraf çektikten sonra telefona bakarak yanına geldim.

"Bakayım." dedi, telefonu ona uzattım telefonu aldıktan sonra fotoğraflara bakmaya başladı.

Bir elimi onun omzuna koydum, Owen boşta kalan elini belime koydu ve beni kendine doğru çekti.

"Bebeğim bu güzel sanki. Instagram'a atayım mı?" diye sordu yeşillerini bana çevirdi.

"Olur. Çok yakışıklı çıkmışsın.. Sevdim." dedim gülümseyerek, Owen durdu ve kaşlarını çattı.

"Normalde yakışıklı değil miyim?" diye sordu, onun bu dediğine gülerken, yeşilleri bakışlarını dudaklarıma çevirmişti.

"Bizim senle öpüşürken hiç fotoğrafımız yok değil mi.." dedi ve dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı.

"Olmasın mı?" dedi geri çekilirken, kalbim onun sevgisiyle dolup taşarken gülümsedim ve onayla başımı salladım.

Owen telefonun kamerasını açtı, ön kamerayı açarak telefonu kolunu uzatarak uzağa koydu ve en iyi pozisyonu yakalamaya çalıştı.

Kahvelerim yeşilleri ile buluştuğunda dudağının kenarı kıvrıldı, "Çok güzelsin Chris.." dedi ve ikimizde gözleri saniyelik farklarla kapanırken dudaklarımızı birleştirdik.

İstemsizce gülümsüyordum, çünkü o kadar mutluydum ki kendime engel olamıyordum.

Saniyeler sonra dudaklarımız ayrılırken Owen hemen telefonu arkasına sakladı.

"Owen verde bakayım." dedim elimi arkasına atarken, "Olmaz. Sonra bakacaksın.." dedi ve yanağıma kısa bir öpücük bıraktı.

İtiraz etmedim,"Tamam öyleyse." dedim gülümseyerek ve ellerimizi birbirine kenetledim.

Dar ve bir o kadar şık olan güzel sokaklardan geçerken, kendimi huzurun bir köşesindeymişim gibi hissediyordum.

Paris'in muhteşem estetik sokaklarında gezinirken Owen aniden durdu, "Evlenelim Chris." dedi birden.

Şaşkınla gözlerimi açtım "Ne diyorsun Owen?" dedim.

Böyle bir şey beklemiyordum. Owen karşıma geçti iki elimden tuttu, bana aşkla bakan yeşillerini kahvelerimle buluşturdu "Paristeyiz.. Sen.. Ben.. Biz.. Christopher.." dedi gülümseyerek.

Gülümsedim, "Owen sen baya ciddisin?" dedim gülerek bunu cidden beklemiyordum.

"Owen ben Türkiye'de yaşıyorum. Böyle bir şey mümkün değil ki." dedim, Owen elleriyle elimi daha sıkı tuttu.

"Bırakırsın okulu. Fransa'ya yerleşiriz." dedi, "Saçmalama. Asker olmak istediğimi biliyorsun." dedim net bir şekilde.

"Chris inat etme! Birbirimizi seviyoruz! İki sene oldu ne bekliyoruz!" dedi öfkeyle, "Vatanımda yaşamak istiyorum Owen. O yüzden evlenmemiz imkansız. Türkiye'de yasal değil!" dedim net bir şekilde.

"Biliyorum.. Biliyorum. Fransa'da evleniriz diyorum." dedi. "Owen.." dedim gözlerimi devirerek, ciddi anlamda kafamı karıştırıyordu.

Owen aniden ellerimi bıraktı, "Öyle olsun." dedi ve arka cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı, telefonu alıp cebime attım, Owen'ın elini tuttum.

Owen umursamadı ve yürümeye devam etti.

"Aşkım yapma böyle.." dedim üzülerek, Owen'ın bana karşı tavır alması canımı sıkıyordu.

"Sorun değil Chris. Seni de anlıyorum. Hayallerini gerçekleştirmek istiyorsun." dedi.

Bu kadar anlayışlı olmasını beklemiyordum. "Ama benimsin Chris. Benim. Benim olarak da kalacaksın." dedi, gülümsedim ve yanağına bir öpücük bıraktım. "Seninim Owen.." dedim.

"Chris!!"

Nathan'ın bana seslenmesiyle kafamı telefondan baktığım fotoğraftan kaldırdım.

"Noldu?" diye sordum, "Daldın gittin. Kahven soğudu, ne oluyor sana?" dedi elinde tuttuğu kahveyi içiyordu.

"Hiç." dedim iç çekerek, Owen ile öpüştüğümüz ve en önemlisi Owen'ın elinde yüzük tuttuğu fotoğrafı kapattım ve telefonu sertçe masaya bıraktım.

O gün Owen bana evlilik teklifi edecekti ve ben öyle dediğim için vazgeçmişti, bunu o günün akşamında fotoğraflara bakarken fark etmiştim.

Hayatımda verdiğim en iyi kararlardan biri olabilirdi.

"Chris neyin var?" diye sordu Nathan.

"Sabahtan beri Owen'dan bahsediyorsun Nathan, bu konunun canımı sıktığını biliyorsun." dedim sakince.

Nathan geriye yaslandı, "Onun yaptıklarını unutup gidip barışma diye söylüyorum!" dedi sinirle, "Öyle bir şey yapmam." dedim net bir şekilde.

"Tabii tabii.. Senin gibi merhametli ve iyilik perisi birisinin bu lafına inanmak zor." dedi gülerek ve ekledi, "Fazla iyisin Chris. Kendinden daha çok Owen'ı düşündüğünü bilmiyor muyum zannediyorsun." dedi.

Soğumuş olan kahvemden bir yudum aldım, "Owen ile olan toksik ilişkimi biliyorsun. Beni bir oyuncağa çevirdi.." dedim üzgünce, "Onu sevmiyorum ama içimde bir yerlerde hala onsuz yaşayamayacağını düşünen Chris duruyor." dedim.

"Gerçekten unut artık Owen'ı." dedi ve aklına bir şey gelmiş gibi gözlerini açıp masaya doğru eğildi.

"Üstün Yıldırım'dan bahsetmiştin. Anlatsana." dedi birden, ona Yıldırım'ın garip tavırlarından bahsetmiştim.

"Dedim ya bazen öyle garip davranıyor ki diyorum acaba mı?" dedim şüpheyle, "Sonra aklıma onun düz olduğu geliyor ve buna ihtimal vermiyorum." diye ekledim.

"Nerden biliyorsun düz olduğunu?" diye sordu, "Nişanlıydı." diyerek cevap verdim.

"Olsun. Sevgi sevgidir. Belli mi olur?" dedi gülerek, "Dünya üzerinde son iki kişi kalsak o adam yine de benimle olmaz." dedim net bir şekilde.

Öyleydi de zaten. Yıldırım yüzbaşının tipi olmadığım belliydi, o zaten kadınlardan hoşlanıyordu.

"Belki sarışın seviyordur?" dedi gülerek, "Eski nişanlısı esmerdi ama." dedim.

Nathan bu dediğime güldü, "Chris ya sen? Sen ona karşı bir şeyler hissediyor musun?" diye sordu.

Bunu daha önce hiç düşünmemiştim.

Ama olumsuz anlamda kafamı salladım, "Hissetsem bile ne fark eder ki? O benim üstüm ayrıca aynı karargahta çalışıyoruz, imkansız." diyerek net bir cevap verdim.

"Anlıyorum.. Senin için en iyisini diliyorum dostum. Umarım Owen'dan daha iyileri ile birlikte olursun." dedi, "Owen benim için sondu Nathan. Aşk benim için artık yok." dedim.

"Tabii.. Tabii. İnandım." dedi gülerek, onun bu tavrına cevap vermedim.

"Kahveni bitirdiysen kalkalım." dedi.

Elimde tuttuğum yarım ve soğuk kahveyi masaya bıraktım, "Kalkalım." dedim, yandaki kahverengi hırkamı alarak üzerime geçirdim.

"Evine mi geçiyoruz?" diye sordu Nathan, onayla kafamı salladım.

Birlikte kafeden ayrılıp arabaya bindik ve eve doğru sürmeye başladım.

TEĞMEN - GAYWhere stories live. Discover now