good dad, but just an asshole

8.9K 571 163
                                    

Hikayeye olan ilginiz için teşekkürler! DKdkssk

Bölüm geç geldiği için üzgünüm sınav haftası şeysi -_-

Merdivenin en üstüne, oturduğum basamağa biraz daha sindim ve kollarımı dizlerime bağlayıp odadan, yerde oyuncaklarıyla oynayan bebeğimi izledim. Her şeyden habersiz, öylece oyuncaklarına gülücükler atıyor, arada etrafına bakarak beni arıyordu. Birazdan babasıyla tanışacaktı. Bu tamamen Ashton'ın sayesindeydi. Belki de Ashton'ın suçu demeliyim?

Ona olanları açıklamam bayağı zamanımı almıştı. Lily'nin Luke'un kızı olduğunu öğrenmesi onu delirtmişti. Luke'un sorumluluk sahibi olduğunu, kızına en iyi şekilde babalık yapacağını söylemişti. Bunun dışında, öyle yapmayacak olsa bile bilmeye hakkı olduğunu savunmuştu. Pekala, söyledikleri mantıklıydı. Küçük meleğim de, kalbimi önce çalıp sonra kağıt gibi buruşturduktan sonra bir tarafa atan sevgilim de birbirlerini bilmeyi hakediyorlardı.

Bir süre, en azından Luke'un Lily'e alışana beklememizi istedim. Ashton homurdansada kabul etti ve ertesi gün sabahın erken saatinde heyecanla Luke'u çağırdı. Ona Lily'i ne şekilde tanıştıracağımızı bilmiyordum.

Kapı çaldığında merdivenlerden aşağıya koşan Ashton'ın rüzgarı vücudumu yaladı geçti. Bu kadar heyecanlı olması beni geriyordu.

Kapıyı açtığını duydum ve saniyeler içinde görüş alanıma sarı saçlar girdi. Oturma odasına girdikten sonra elini saçlarına daldırıp onları karıştırdı ve mavi gözlerini odanın içinde gezdirdi. Özlem kokan his bedenimi sararken gözlerim doldu ve derin nefesler aldım.

"Sen otur, ben Amy'e bakıp geliyorum," dedikten sonra Ashton yukarıya yöneldi ve Luke'u Lily'le yalnız bıraktı. Yanıma çıktı ve oturdu. "Sakin ol, sadece izleyelim," diye fısıldadı ve elini omuzuma destek verici şekilde sıktı. Amy en son mutfaktaydı. Onunda dikizlediğine emindim.

Luke koltuklara yöneldikten sonra koltuğun önünde yerde oynayan Lily'i gördü ve önce kısa bir şaşkınlık yaşadı. Sonrasında beni öldürebilecek güzelliğe sahip olan gülüşüyle eğilip dizlerinin üstüne çöktü.

"Yalnız kaldın, ha?" diyerek Lily'i kollarının altından tutup kucağına çektiğinde gözlerimden bir yaş sessizce süzüldü. Lily her zamanki gibi yabani şekilde utanarak başını çevirdi ve mızmızlandı. Luke'un kıkırdadığını görmek dudaklarımda tembel bir gülümseme oluşturdu. "Pekala, bana kim olduğunu açıklamalısın ufaklık," dediğinde gözlerimi devirdim. Ah, tabii açıklar. Hatta otursun seninle dedikodu yapsın. Gerizekalı.

Lily'nin kıkırdamalarına karşılık dayanamayıp yine gülümsedim. Bu sırada Luke koltuğa oturmuş, Lily'i de bacağına yerleştirmişti. "Tanrım, yoksa Ashton ve Amy bizden gizli çocuk mu yaptı?!" Söylediği şeye karşılık Ashton'a baktığımda gözlerini kocaman açmış şaşkınca bakıyordu. Ardından kahkaha atmamak için dudağını ısırdı.

Lily elini uzattığında nefesimi tutmuş şekilde ona bakıyordum. Luke'un dudağına yaklaştırıyordu ve Luke'ta öylece durmuş gülümseyerek onu izliyordu. Lily, Luke'un dudağındaki piercingi tuttuğunda bile benim kızım olduğunu kanıtlamıştı. Luke, aklımı o can alıcı metalle çelmişti.

"Şimdiden buna özenmek yok, prenses," dedikten sonra eğilip Lily'i başından öpmesi içimdeki tüm buzları eritmiş, bir ateş alevlendirmişti. O gerçekten iyi bir baba olacaktı. Her konuda mükemmeldi, öyle de olmaya devam edecekti. Ne kadar serseri gibi görünürse görünsün, içeride bir yerlerde akıllı bir adam yatıyordu.

Yerdeki penguen oyuncağını gördüğünde kahkaha attı. Eğilip onu aldıktan sonra Lily'nin kucağına bıraktı. Meleğim, hemen gülümseyip penguenine sarıldı. En sevdiği oyuncağıydı. Onsuz uyumazdı. Hiç görmediği babasına bu derece benzemesi adil değildi.

"Penguen? En sevdiğim!" dediğinde kıkırdadım. "Belki benimle paylaşmak istersin?" Sorusuyla birlikte Lily'i çığlık attığında neredeyse kahkaha atacaktım ama kendimi zorlukla durdurdum. Penguenine daha sıkı sarılıp Luke'a kaşlarını çattı. "Pekala, pekala. O zaman bende seninle yetinirim, küçük penguen."

Tuttuğum nefesimi ağır ağır bırakıp şaşkınca ona baktım. Lily'e benim seslendiğim gibi seslenmişti. Belki içinde farklı bir duygu yoktu, ama bu kadar kısa zamanda birbirlerine böyle alışmaları beni şaşkına uğratmış, hemen aşağıya inip Luke'a ölesiye sarılma isteği uyandırmıştı.

Bir süre sonra Lily'nin başı Luke'un göğüsüne düşmüştü. Bu saatlerde uyumaya zaten çok alışıktı. Luke onu sıkıca sarıp göğüsüne yerleştirdikten sonra yüzünü incelemeye başladı. Fakat bu çok sürmeden telefonu çaldı. Tiz zil sesi odayı inlettiğinde Lily'nin yüzünün buruştuğunu gördüm. Rahatsız edilmekten hiç hoşlanmazdı minik bebeğim.

"Alo? Efendim? Haklısın ama başka bir işim çıktı." Sanırım işlerindendi. Ashton bir müzik şirketiyle görüşme yapmak için buraya geldiklerinden bahsetmişti. "Bebeğim haklısın. Ben de seni özledim, birkaç saate yanında olacağım tamam mı?"

Yerlerinde hazır bekleyen gözyaşlarım anında yerlerini aldığında elimi dudaklarıma örttüm. Ne sanıyordum ki? Beni bir kere bile aramamıştı. Belki de beni gördüğünde hatırlamayacaktı bile. Kendimi ne kadarda büyütmüştüm, sırf ondan hamile kalıp onun haberi bile olmadığı bir çocuğu dünyaya getirdim diye.

Konuşmanın gerisini duymak istemediğimden hızla doğruldum, Ashton'dan Lily'i bana getirmesini isteyerek hızla yukarıya, odalardan birine koştum. Kapıyı kapatıp kendimi duvarın dibine bıraktığımda meleğim gelene kadar hıçkırıklarımı bırakabileceğimi umarak dakikalarca öylece ağladım. İyi bir baba olacağı kesindi, ama asla mükemmel bir erkek arkadaş ya da eş olmayacaktı.

little penguin ╬ hemmingsWhere stories live. Discover now