it's me, hemmings

8.1K 545 102
                                    

Kucağımda kıvrılmış uyuyan meleğimin sarı kısa saçlarını yavaşça okşadım. Rahatsızca kıpırdanıyor, arada huzursuz mırıltılar çıkarıyordu. Boynuna dudaklarımı bastırıp kokusunu içime çekerek öptüğümde kendini tekrar kucağıma tamamen salıyor, ardından yine vücudunu kasıyordu.

Bunların hepsi babası olacak o sarı aptalın suçuydu. Eh, kısmende benim. Karşısına çıkmak konusunda korkak davrandığım için kızını Amy'nin komşusu sanıyordu. "Bu, Lily. Yan taraftaki komşumuzun kızı. İş gereği seyahat etmeleri gerekti ve birkaç haftalığına Lily bizde."

İşin garibi Luke'un Lily'le tanıştıktan hemen sonraki gün Lily'i görmeye gelmesiydi. Luke sorumsuz ve umursamazdı. Nasıl olmuştu da minik bir bebeği böylesine sevebilmişti? Belki de hissetmişti kızını.

Dün gün boyunca bahçede Lily'le oynamışlardı. Bense balkondan gözyaşlarımla birlikte onları izlemekle yetinmiştim. Luke'un karşısına çıkabilecek kadar güçlü hissetmiyordum. Ona hesap sorup, neden beni bu şekilde bıraktığını öğrenmek istemiyordum. Bu kadar güçlü değildim. Bir buçuk yıldır ailemin yüzüme bakmadığını, üstelik bunun tek nedeninin onun bende bıraktığı küçük parça olduğunu söyleyecek kadar güçlü değildim.

Dün akşama kadar Lily bahçede olduğu için rüzgar onu etkilemişti. Eh, Luke hala sorumsuzun tekiydi. Ona düzgün bakmayı becerememişti bile. Sadece bir saat önce düşmüştü Lily'nin ateşi. Kollarımın arasında hafif iç çekişleriyle birlikte uyuyordu. Üstelik Luke'un arkasından fazla ağlamıştı. Ona bunu yapmak zorunda kaldığım için kendimden bir kez daha nefret ettim.

Kirpiklerinin tişörtten açık kalan tenime değmesiyle gözlerini açtığını anlayıp başımı eğdim. Luke'unkilerin aynısı olan masmavi gözlerini kırpıştırdı. Ardından geri çekilip minik yumruklarıyla gözlerini ovuşturdu.

"Meleğim? İyi misin?" diye sorarak eğilip dudaklarımı alnına bastırdım. Neyse ki ateşi yoktu, sıcaklığı normaldi. "Minik penguenimin ateşi düşmüş," diyerek onu kollarımın arasına tekrar çektim ve sımsıkı sarıldım. Kıkırdayarak başını omuzuma yasladı ve bir süre öyle kaldık.

Başını geri çektikten sonra elini göğüsümün üzerine attı ve minik elleriyle sıktı. Bu onun acıktığını gösterme şekliydi ve buna her zaman çok gülerdim. Yine gülerek onu yatağa yatırdım ve gidip kapıyı kilitledim. Ardından yatağa geri dönüp tişörtümü sıyırdım ve onu kollarımın arasına yan yatırıp emzirmeye başladım.

Bir yandan sırtını ovuşturup bir yandan melek yüzünü izliyordum. Sadece küçük bir yanlışım bana bu meleği getirmişti. Ondan asla pişman olmayacaktım. İyi ki o hatayı yapmıştım. Ailemi kaybetmem, onu tek başıma büyütme çabalarım sorun değildi. Ondan hiçbir şekilde utanmaz, pişman olmazdım.

Odayı onun yutkunma sesleri doldururken minik gözleri kapandı ve kendini dakikalar içinde kollarımın arasına tamamen bıraktı. Dudaklarını yavaşça göğüsümden ayırıp onu yatağa yatırdım ve üzerimi düzelttim. Ardından onu yatağa düzgün şekilde yatırıp ayağa kalktım.

Aşağıdan gelen gürültüyle birlikte kaşlarım çatık şekilde kapıya yaklaştım. Sesler gittikçe yaklaşıyordu.

"Bana neden söylemediniz hasta olduğunu? Tanrım, benim yüzümden mi hasta oldu?!" diye bağıran sesin Luke'a ait olduğunu anlamam çokta zor olmadı. Olduğum yerde dondum.

"Luke, sessiz ol. Lily uyuyor. Şimdi daha iyi. Aşağıya in lütfen!" Amy'e içten içe teşekkür ettim. Hala Ashton'ın sesi gelmiyordu. Ama evde olduğuna emindim. O an anladım ki, zaten Luke'a Lily'nin rahatsızlandığını söyleyen oydu. Tanrı aşkına! Bunu neden yapıyordu ki?!

"Sessizce bakıp çıkacağım. Bu yüzden uyanacak değil ya! Hem dün benim arkamdan ağlamış!" Bok beyinli Ashton, gözüme görünmesen iyi olur.

"Luke. Sana aşağı inmeni söyledim! Hemen!" Amy'nin sert sesinden ben bile korkarken birkaç saniyeliğine sessizlik oldu. "O odaya giremezsin!" diye bağırdıktan sonra kapı kolunun dönmesiyle geriye sıçradım. Neyse ki kilitlediğim için açılmamıştı. Eh, şimdi ne yapacaktım bakalım.

"Bu kapı neden kilitli? Ah, dur tahmin edeyim. Lily kapıyı kilitleyip uyudu değil mi?" Luke'un alaylı sesine bir yumruk gömmek isterken buldum kendimi. Hala piçti. Piçin tekiydi. Ve ben piçin tekine aşık olmaktan nefret ediyordum. "İçerde kim var, Amy?" diye sorduğunda yatakta uzanmış olan kızıma bakış attım. Uyanmıştı. Gözlerini açmış, kollarını bana uzatmıştı. Büzdüğü dudağından az sonra ağlayacağını anladığım için hızla gidip kucakladım. Başı boynuma gömüldüğünde derin bir iç çekip kapıya yürüdüm.

Kapının kilidini açtım ve kolunu çevirerek aramızdaki kapı engelini ortadan kaldırdım.

"Ben varım, Hemmings."

little penguin ╬ hemmingsWhere stories live. Discover now