iki.

1.1K 55 32
                                    

"Herkes hazır mı?" Erden başkan Icardi'nin dört dörtlük karşılanmasını istiyordu.

"Evet efendim, taraftarlarımız bile hazır."

"Allah yardımcımız olsun." Başkanın söylediği kelimeye bütün ekip amin derken susmakla yetindim, mesaim bitmişti , çıkmaya hazırlanıyordum.

"Nereye?"

"Eve başkanım."

"Gidemezsin." Gülümseyerek omuzlarımdan tuttu , samimi bir gülüş değildi bu, aklını kaçırmış gibiydi, bu adam fazla mükemmeliyetçiydi. Dursun Başkan olsa mesai saatinden önce bile çıkabilirdim ama Erden başkan, hayır çok mükemmeliyetçiydi.

"Icardi gelecek."

"Ee," İlgisiz görünmeye çalışıyordum. Onu yeniden göreceğim için rahatsızdım ama çok özlemiştim.

"Kim tercümanlık yapacak?"

"Mert abi?" Soru sorar gibi konuştuğumda Erden Timur kafasını olumsuz anlamda salladı.

"İzin aldı kızım, hastaymış." Hastaymış? Mert abi? Bilerek yapıyordu, Icardi ile tekrar karşılaşmam için bilerek yapıyordu.

"Adam Paris'te oynuyordu başkanım, bütün kulüp Fransızca biliyor, Fransızca bilen birisi tercüme etse."

"Sen edeceksin, bitti." Erden başkan kararlılıkla konuştuğunda kafamla onayladım, onu tabii ki görecektim ama ne kadar geç o kadar iyi diyordum, yaşadığım şehre , takımıma gelecekti. Yanında karısı, çocukları , onlardan vazgeçemediği için benden vazgeçmişti.

"Hadi gençler, hadi kızım." Erden başkan elini sırtıma koyup yavaşça ittirdi. Kaçamazsın diyordu resmen, kaçamazdım , insan nereye giderse gitsin kalbinde o olunca kaçamıyordu zaten, anlamıştım.

***
"Aa, geliyor lan geliyor!!"

"Oğlum bu cidden o."

"Erden başkan bizi diskoya götür!"

Taraftarlar çeşitli sevgi gösterisinde bulunurken Mauro yavaş yavaş benim de görüş alanıma girmeye başlamıştı, hala çok yakışıklıydı, hala çok vurgundum. Üstünde siyah bir tişört , altında da dar bir pantolon vardı, onu süzüyordum, yeni dövmesi var mıydı acaba, alyans takmıyor muydu yine, nihayet onu süzmem bitmesiyle göz göze gelmemiz bir oldu, beni görünce gülümsedi, o gülümseyince Wanda da gülümsedi, ah be yengem. Aman ne yengesi be , ne saçmalıyorum ben, of şirazem kaydı!

"Hoş geldiniz." Muhabirlerden birisinin İngilizce konuşmasıyla Mauro'nun bakışları bana kitlendi.

"No Turkish." diye cevap verdiğinde Erden başkan kafasıyla onay verdiğinde tercümanlık yapmak için araya girdim.

"Hoş geldiniz Bay Icardi."

"Hoş bulduk." Etrafında bulunan bütün basın mensuplarına ve insanlara gülümsüyordu.

"Kendini nasıl hissediyor, bu kadar büyük bir kutlama bekliyor muymuş?"

"Kendimi gayet iyi hissediyorum, tabii ki büyük bir kutlama bekliyordum ama bu kadarı benim için bile çok fazla." Mauro'nun bu dediğini çevirmeye çalışırken önünde mikrofon olmadığı için sesi çok da yüksek çıkmayan Wanda'ya eğildim.

"Siz ne düşünüyorsunuz hanımefendi?"

"Büyülendik, konuşamıyorum." Onun da dediğini çevirdikten sonra Mauro'ya ufak tefek bilgiler vermeye başladım. Hepsini biliyordu, Üç sene sevgili kalmıştık, Galatasaray hakkında, Türkiye hakkında çok şey biliyordu. Galatasaray'a gelmeden kızına Galatasaray forması giydirmesi tesadüf değildi, o forma benimdi. Türkçeyi temel düzeyde gayet iyi konuşuyordu. Erden Timur'a bunu diyemezdim, onunla eskiden sevgili olduğumu kimseye diyemezdim, tabii yakın arkadaşlarım hariçti.

"Çok kalabalıklar, çok mutlu oldum." Mauro gözlerime bakarak konuştuğunda onu geçiştirdim.

"Evet sizi karşılamaya geldiler."

"Kendimi harika hissediyorum, sen nasıl hissediyorsun, nasılsın, iyi misin?" Mauro , benim aksine bana gayet sevecen yaklaşıyordu.

"Teşekkürler."

"Asıl ben teşekkür ederim akşamın şu vakti çıktın geldin ama ben hep biliyordum."

"Evet , böyle Galatasaray gibi büyük bir takımın size talip olacağını biliyordunuz."

"Onu değil, seni tekrar göreceğimi, iki yıl sonra aman tanrım." Gözlerini taraftara dikti. "Çok güzelsin." Tam bunu söylediği anda araya bir muhabir mikrofon sıkıştırdı.

"Duyuyorsunuz taraftarımıza çok güzelsiniz dedi." Lafı çevirmeye çalıştım.

"Onlar da güzel ama ben sana dedim."

"Bütün mal varlığı karısında olan birine göre fazla cesursun, sen de sayılıyor musun mal varlığı olarak?"

"Hayır, neden ki?" Yüzünde saf bir ifadeyle sordu.

"Sen de malsın ondan."

"Evet bir kadın için peşindeki onlarca takımı elinin tersiyle itecek kadar."

"Pardon," Wanda omzuma dokununca Mauro'yu bırakıp ona döndüm.

"Buyurun hanımefendi, kocam ve çocuklarımla beni çeker misiniz?"

"Tabii çekerim, ben sonuçta spor psikoloğu değil, tercüman ve fotoğrafçıyım , arada kaleye falan da geçiyorum."

"O zaman burası çok büyük bir kulüp ve siz de çok komik bir kadınsınız." Wanda'ya cevap vermeden fotoğrafı çekip telefonunu geri uzattım. Mauro ise pes etmemiş gibiydi.

"Nil, bugün çok güzel bir akşam, çok da özel."

"Evet , taraftarımız için de öyle."

"Senin için değil mi, yarın hemen antrenmana çıkmak istiyorum, çalışmak istiyorum, sen de çalışacak mısın yarın?"

"Evet , bay Icardi."

"Ben senin Nil olduğunu biliyorsam, sen de benim Mauro olduğumu biliyorsun, hadi dökülsün dudaklarımdan ismim artık. Bana Mauro de."

"Mauro?" Evet, ismi bir kadının dudaklarından dökülmüştü ama bu ben değildim. Karısıydı. "Sen bu kadının adını nereden biliyorsun?".

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
trouvaille | mauro icardi |Where stories live. Discover now