ɢᴇᴄᴇ ᴠᴇ ᴋᴀʏıᴘ ʏıʟᴅıᴢʟᴀʀ (ғɪɴᴀʟ)

115 5 85
                                    

James dizleri üstüne düştü. Uzun bir süre sonra tanıdık bir su ıslattı tenini ve tanıdık kumlar battı ellerine. Derin bir nefes aldı sıkışan göğsünü gevşetmek istercesine, başını hafifçe kaldırdı ve karanlıkta başka silüetler seçebilmeyi umdu gözleri. Oysa koca sahilin karanlığında ve soğuk sularında yapayalnızdı.

Koca bir evrende, kendini tanıyan kimsenin kalmadığı bir evrende kendi başınaydı.

"Beth?" diye mırıldandı. Güçlükle ayaklandı, sahili koşarak geçti ve ana yola çıkana dek durmadı. Nefes nefese ana yol vardığında sokak lambaları ıslanmış kıyafetlerini ve korku dolu gözlerini aydınlatıyordu. James Hangray sakin ve ıssız sokaklarda gecenin tutsaklarından biri gibi, ayakta durmaya bile zorlanır gibi hızla yürüyordu. Gece, Regulus yıldızının güzel ışığıyla aydınlanırken gözleri ve kalbi korkuyla kararıyordu; bir an önce evine dönmek istiyordu. Aklında dolaşan bin bir ihtimalden kaçmak istercesine hızlandı, düşündükçe bedenindeki binlerce duygu gözyaşına ve sık nefes alışverişlere dönüşüyordu.

İsteği gerçekleşti, James eve vardı. Işıkları kapalı olan evinin kapısını korkuyla açtı, ayakkabılarını çıkarıp arkadaşlarının isimlerini seslenerek üst kata ulaştı.

"Reggy!"

"Beth!"

Hışımla açtığı her bir kapının ardı karanlık ve boştu, açtığı ışıklar bir bir kapandı odalar boyunca ve sonunda James kendi evinden çıkıp Elizabeth'in evine gitmeye başladı. Bu kez gerçekten koşuyordu, nefesi göğüs kafesini sıkıştırıyor ve elleri titriyordu. Kapıyı çaldı, küçük Holly'i görünce nefesleri biraz da olsa sakinleşti.

"Ablan." dedi. Holly kaşlarını çattı, korkmuş olacak ki koşturarak içeri gitti. Kapı dakikalar içinde açıldığında siyahlara bürünmüş Emma göründü, hemen arkasında şalını başından alan Irene.

"Beni çağırmışsınız?" dedi Emma. Irene merakla bakınıyordu.

"Ben... Beth için gelmiştim." dedi James. Emma duraksadı, annesine döndü ve annesi omuz silkince başını tekrar James'a çevirdi.

"Yanlış geldiniz sanırım beyefendi, burada öyle biri yaşamıyor."

Irene çoktan ıslak ve korku içindeki genç adamdan şüphelenmeye başlamıştı, James ise güçlükle Elizabeth'in bu evrendeki kimliğini sildiğini anımsayabildi.

"Cenaze için mi gelmiştiniz?"

Irene arkadan atılıp kapıya yaklaştığında James şaşkınlıkla kaldırdı başını.

"Cenaze?" dedi. Emma eliyle dudaklarını örtüp geri çekilince Irene iç çekti.

"Büyükbabamızı kaybettik yakın zamanda. Bugün de cenazesi vardı. Robert, Robert Wodenback."

James şaşkınlıkla kırpıştırdı kirpiklerini. Ne diyeceğini bilemedi, Robert'ın yokluğu oğlanın kalbinde bir yerlerde bir boşluğa sebep oldu ancak onca boşluk gibi o da kesintili ve düzensiz nefesleriyle doldu.

"Başınız sağolsun." diyebildi. Bir adım geri çekildi ve bir baş selamı verdi. Irene de baş selamı verdi.

"Beth dediğiniz kız... burada yaşadığına emin misiniz? Yakın çevrede öyle biri yok diye biliyorum."

James'ın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu.

"Sanırım eskidendi." diye mırıldandı.

"Kendinize iyi bakın efendim." dedi ardından. Gitmeden önce cebinde kalan çikolatayı anımsadı, çikolatayı çıkarıp Irene'ye uzattı.

Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)Where stories live. Discover now