~Red~

148 16 90
                                    

🐾 Adrien Agreste 🐾

Yağmur yağmaya devam ediyordu . Her yanım ıslanmıştı ama aşırı mutluydum.
Marinette özgüvenimi arttırmıştı.
Devriye saati 00.00' . Yani tam anlamıyla gece yarısı.
Külkedi'm etraflarda görünmüyordu.
Külkedi'm Uğur böceği bu arada.
Montparnasse'te buluşacaktık yine ve orası gerçekten çok ama çok soğuk olmalıydı. Oldukça yüksek bir yapıydı ve hasta olmak için tam yeriydi .

Mikroplar benden ve böceğimden uzak tanrıya yakın olsunlar lütfen .
Bu yüzden buluşma yerini değiştirdik. Tuhaf bir şekilde , Uğur böceği bir ara sokakta buluşmamız için diretti.
Attığı konumdaki ara sokağa girdim.
Onu beklerken , kimseye görünmememi istemişti, etrafa bir göz attım. Bir sorun görünmüyordu.
En sonunda Uğur böceği geldiğinde
doğruldum ve ona doğru ilerledim .
Sol elini yumruk yapmıştı ve oldukça ciddi görünüyordu.

"Sorun ne bocüğüm?" Kısık sesle konuştum .
Uğur böceği bana iyice yaklaştı. Oldukça ciddi görünüyordu.
Avucunu yavaşça açtı ve alnıma yapıştırdı. Şak! Diye hemde ...

Canım acımıştı!

"Ağh!"
Alnıma bir kağıt yapıştırmıştı. Şu küçük post-itlerden.
Bir yandan da kıkır kıkır gülüyordu. Ellerini karnına koymuştu .
Alnımdaki kağıdı alıp üstünde yazan şeyi okuduğumda neye güldüğünü anlayabilmiştim.

"Mankafa! Öyle mi böcük ? Bu ne şimdi . Beni buraya bunun için mi çağırdın ?"
Şakacıktan da olsa sinirli görünmeliydim .
"Sadece şakaydı kedicik. "
Kafamı yana çevirip 'hıh' yaptığımda yanıma yaklaştı.
"Bana bunun için trip atmayacaksın değil mi Kara kedi?"
Bakışlarımı ona çevirdim.
"Özür dilerim. Seni kırdıysam yani... Özür dilerim."
Elimi omzuna koyup sıktım.
"Önemi yok leydim. Ayrıca ...komikti ." Omuz silktim.
Burukça gülümseyince o da gülümsedi.
Elimdeki kağıdı onun alnına yapıştırdım. Şaşkınca mırıldanıp alnındaki kağıdı çıkardı.
"Sen de en az benim kadar mankafasın böceğim."
"Buna itiraz edemem kedicik ."
Elini yo-yosuna atıp hareketlendi.
"Hadi , Paris'i bir turlayalım . Hâlâ çok uykum var."
"Geliyorum böceğim."
Sopamı çıkarıp ona katıldım. Spiderman misali yo-yosu ile oradan oraya salınıyordu. Ben ise ona yetişmekte güçlük çekiyordum. Uykusu olduğunu söylüyordu lakin oldukça da enerjikti. Buna şaşırmak hakkımdı çünkü sürekli olarak enerjik olduğumdan kendisinin ise yorgun olduğundan yakınırdı.
Saçları rüzgarla dans ediyordu.
Genel hatlarıyla Paris'in etrafında gezindik. Ağaçta kalmış bir kedi ve gazını çıkaramadığı için mızmızlanıp ağlayarak akumalanmış bir ufaklık dışında gayet sakin bir geceydi.
Eyfel kulesi'nin tepesinde oturuyorduk.
"Kara kedi, Marinette Dupain-Cheng ile aranda bir şey mi var?" Diye sordu bir anda .
Bakışlarımı ona cevirdigimde yüzünden ne kadar ciddi olduğunu anladım.
"Neden ki ? Neden onunla aramızda bir şey olsun ?Sana bunu düşündüren ne?"
"Hiç! "
Kafasını eğip gülümsedi. Gülümsemesini görmemi istemiyor gibiydi.
Aklından neler geçiyordu merak ediyordum .
"O zaman neden onun evine gittin?"Bacaklarını kendine çekip onlara sarıldı.Kafasını da dizlerinin üzerine yatırdı.
"Sadece konuşmak için. Hem yağmur da yağıyordu."
"Anlıyorum kedi." Kıkır kıkır gülmeye başladı.
"Neye gülüyorsun böcük?!"
"Hiç bir şeye!" Diyerek cevapladı.

Saçlarındaki Beyazlar Where stories live. Discover now