~Fairytale~

117 15 63
                                    

🐾 Adrien Agreste 🐾

Günlerdir mağaza mağaza geziyordum. Elime aldığım her şeyi yerine bırakıyor ve diğer rafı incelemeye başlıyordum.
Aklımdaki soruyu ise bir türlü cevaplayamadım.
"Ona yılbaşında ne alabilirim?"

Çatılarda ilerlerken sonunda ufak bir mağaza dikkatimi çekti.
Tuhaf bir mağazaydı. Etrafındaki büyük binalar nedeniyle pek fark edilmiyor gibiydi.
Çatıdan inip mağazaya doğru yaklaştım. Mağazanın vitrininde gördüğüm şey gülümsememe yol açtı. İçeri girdim. Küçük bir dükkandı. İçeri girdiğimde küçük bir kız beni karşıladı.
Daha doğrusu unicorn oyuncağı ile oynuyordu. Yaklaşık 3- 4 yaşlarında görünüyordu.
Beni görünce önce şaşırdı. Gözünün önüne gelen kahverengi saç tutamını geri itti lakin saç tutamı ondan daha inatçıydı.Alnına geri döküldü .Uzun uzun suratıma baktı.Sonrasında tiz bir çığlık attı.

"Kara kedi?"
İsmimi söyledi. Lakin daha çok şöyle duyuldu.
'Kaya kedy'
Evet yaşı itibariyle konuşması henüz oturmamış olmalıydı.
Gülümsedim.
"Merhaba ufaklık. Adın ne?"
"Benim ismim Tina. "
"Memnun oldum Tina. Ailen burada mı?"
"Ailem yok ama büyük annem burada! Çağırayım mı?"
Tanrım 'r'leri söyleyememesi çok sevimliydi.
"Olur . "
Mağazanın ilerisindeki merdivenleri tırmanmaya başladı.
O büyük annesini çağırırken ben de etrafı gözlemlemeye başladım.
Raftaki oyuncak bebekler oldukça tatlı görünüyordu.

"Kara kedi."
Yaşlı bir kadın bana yaklaştı. Boyu benden kısa idi. Saçları beyazlamıştı. Elinde bir baston tutuyordu.
"Merhaba efendim. Ben şu vitrindeki bez bebekleri almak için gelmiştim."
Yaşlı kadın önce vitrindeki bebeklere sonra da bana baktı.
Gözlüğünü düzeltip konuşmaya başladı..
"Emin misin? Pek fazla gelmezler buraya . O bebekler de aylardır burada . "
"Ben eminim efendim. O bebekleri istiyorum."
Kadın , arkasında duran Tina'ya döndü.
"Balkabağım, şu bebekleri getirir misin?"
Tina vitrine doğru ilerleyip bebekleri aldı.
Yaşlı kadın bebekleri bana uzattı.
"Fiyatı ne kadar bu ikisinin?"
"Ücrete gerek yok. Zaten kimse gelmiyor buraya . Kapatacağım yakında."
"Hayır efendim. Gerçekten ücreti ne ise ödemek isterim."
Yaşlı kadın istemeyince Tina ' yanıma çağırdım. Kostümümün cebinden bir miktar parayı çıkarıp Tina'nın eline tutuşturdum.
Yaşlı kadın önce kabul etmedi ama Tina çoktan parayı ahşap kumbarasına atmıştı bile.
"En azından sana bir bardak sıcak çikolata ikram edeyim Kara kedi."
Gülümsedim.
Buna hayır diyemezdim...

~♪⁠~
Her gün bir kavgaya tutuşurduk
Ve her gece aşık olurduk
Başka kimse beni bu kadar üzemezdi
Ama başka kimse de beni bu kadar mutlu edemezdi

Alexander Rybak / Fairytale

~♪⁠~

✷✷✷

Uzun bir sohbetin ardından Tina ve
Büyük annesi Madam Marin'in yanından ayrıldım.
Tina'nın anne ve babasının bir araba kazasında ölmesi beni yaralamıştı. Büyük annesi ona bakıyordu. Oğlunun bir emaneti olarak. Ama o küçük dükkan onların geçinmesi için yeterli değildi.
Bu yüzden onlara bir teklif vermiştim.
Zorda olsa Madam Marin'i ikna etmeyi başarmıştım.
Çektiğim fotoğrafı Instagram hesabıma yükledim.
Mağazanın adresini de açıklama kısmına bıraktım.
Umarım bu yararlı olurdu.
Elimdeki hediye paketleri ile eve dönerken önüme aniden sıçrayan bir böcek yüzünden az kalsın çatıdan aşağı düşecektim. Beni kuyruğumdan tutmasaydı yani.
"Kara kedi? "
"Leydim. "
"Elindekiler ne?"
"Hiç bir şey böceğim." Paketleri arkama saklamaya çalıştım.
Elimdeki paketleri almaya çalıştı.
"Olmaz leydim. Daha yılbaşına 2 gün var."
"Ya! Ver işte n'olucak?"
"Olmaz ! Uzak dur." Paketleri kafamın üstüne kaldırdım.
Boyu benden kısa olduğu için paketlere uzanamıyordu.
"Bak! Ya ver işte "
"Olmaz ! Uzak dur böcük!" Kaçar gibi çatılarda ilerlemeye başladım. Arkamdan bağırdı.
"Akşam devriyede görürsün sen Kara kedi!"
Bu kızla işim vardı!
Eve geldiğimde, hediyelerimi koymak için bir yer ayarladım.
Tanrım bunlar çok sevimliydi.
Piyanomun başına oturdum. Leydim'e hazırladığım sürprizde ona piyano çalamamıştım ama bu yılbaşında çalabilirdim değil mi?
Ben piyano çalarken Plagg yanıma geldi.Kafasına benim çoraplarımdan birini geçirmişti.
"O çorabı kirli sepetinden mi aldın Plagg?"
"Evet. Camambert kadar güzel kokuyor."
"Tabi... Ne demezsin! Peynirlerin mi bitti?"
"Hayır sadece yeterince güzel kokmuyorlar."
Omzuma oturdu.
"Bu seferkileri ne kadar bekleteceksin?"
"Birazını yerim ... Birazını yarın yerim...birazını da sonra yerim... birazını da yılbaşında yerim."
Omzumdan kalkıp piyano tuşlarının üzerine oturdu.
Do, re ve mi notaları aynı anda çaldı.
Çıkan yüksek ses onu rahatsız etmiş olmalıydı.Kulaklarını tıkadı.
"Hadi , düet yapalım!" Tuşların üzerinden kalkıp beklemeye başladı.
"Sen piyano çalabiliyor musun ki?"
"Tabiki çalıyorum. Yani çalarım."
Bir kaç tuşun üzerinde gezindi . Hareketleri bir ritim oluşturduğunda ben de ona ayak uydurdum.Düetimiz bittiğinde gülmeye başladım.
"Tanrım Plagg! Çok iyiydin!"
"Tabi! Bir kwami ile düet yapmak herkesin kaderinde yoktur . Özellikle benimle düet yapmak çok nadirdir. Bak değerimi bil."
Kendince övündü. Ona ayak uydurdum.
"Teşekkür ederim saygıdeğer Plagg ."
O da gülmeye başladı. Peynir dolabına gidip kendini ödüllendirmek için bir üçgen peyniri ağzına attı.
Saate baktığımda 21.00'ı geçtiğini gördüm .Devriyeye tam 1 saat geç kalmıştım.
Leydim tüylerimi yolacaktı! Bıyıklarımı çekecekti!
Dönüşüp siyah kostümüme büründüm.
Çatılarda atlayıp geceye kavuştum.
Yıldızlar görünmüyordu bu gece . Kar yağıyordu aksine.
Eyfel kulesi'ne geldim.
Leydim oturmuş beni bekliyordu.
Bacaklarını kendine çekmişti.
Kollarını bacaklarına sardı.
Başını dizlerine koymuş etrafı izliyordu.
Bir süre sonra yo-yosundan tahminimce saate bakıp ayaklandı.
"Gelmedi ..." Kızarmış dudaklarından çıkan kelimeler bunlardı.
Arkasını döndüğünde mavi bakışları beni yakaladı.Bir süre üzerimde gezdirdi bakışlarını.
"Böceğim..."
"Geldin mi kedi?"
"Üzgünüm . Ben devriyeyi unutmuşum! Yani devriyeyi değil saati unutmuşum yani... Ah! Aslında Plagg ile düet yapıyordum, saatin nasıl geçtiğini anlamamışım."
"Plagg ile .... Düet?"
"Piyano düeti."
"Piyano mu çalıyorsun?" Yanına yaklaştım .
Kalktığı yere geri oturdu.
Yanına oturdum .Kollarımı ona sardım.
"Yılbaşında görürsün."
"Bunu evet olarak kabul ediyorum."
Gülümsedi. Sırtını göğsüme yasladı.
"Özür dilerim . Geç kaldığım için."
"Önemi yok. Ben sadece seni üzdüm sandım. " Kollarımdan sıyrıldı.
"Üzdüm mü?"
"Hayır."
Tekrar kollarımın arasına girdi.
"İnstangram 'daki gönderini gördüm. Çok şeker bir yer ."
"Öyle leydim. "
Kar yağmaya devam ediyordu.
Siyah saçlarının üzerine düşen kar taneleri gökyüzündeki yıldızlar gibi görünüyordu..
Kahküllerini karıştırdım. Saçlarındaki karlar eriyip kayboldu.Mavi gözlerini kıstı."
"Saçlarında beyazlar var leydim."
"Benim saçımda beyaz yok kedi. Daha o kadar yaşlanmadım.."
"Kar taneleri. Saçlarındaki beyazlar kar taneleri leydim. Siyah saçlarının arasındaki beyaz kar taneleri gece gökyüzünü andırıyor. Yıldızlı gece gibi."

Saçlarındaki Beyazlar Where stories live. Discover now