Keyifli okumalar... ⚜️⚜️👑👑
Sık ağaçların ortasında düz bir araziye kurulmuş tahtadan yapılmış küçük kulübeleri gördüğümde yüzüme yansıyan şaşkınlığa engel olamamıştım. Buraya köy demek ne kadar doğruydu, emin değildim. On beş tane kulübe bile yoktu ve yaşadıkları alan tamamen görülebilecek kadar küçüktü.
Bütün kulübeler yan yana, neredeyse birbirlerine bitişik yapılmıştı. U şeklini verdikleri kulübelerin düzeniyle ortada açtıkları alanda koca bir ateş yakılmıştı. Çoluk çocuk kim varsa bu ateşin etrafında toplanmış hâlde sohbet ediyor, yemek yiyor ya da daha önce görmediğim bir dansı sergiliyorlardı. Kendi köyümden daha önce hiç çıkmadığımdan ve köye gelen yabancılar dışında kimseyi görmediğimden olsa gerek karşılaştığım manzara üzerimde şok etkisine sebep olmuştu. Gözlerimi büyük bir açlıkla etrafta dolaştırıp unutmamak için aklıma notlar yazıyordum. Parmaklarım gördüklerimi yazmak için sızlasa da ne kâğıdım ne kalemim yanımda değildi. Onların verdiği eksikliği şuan yüreğimin orta yerine hissediyordum. Şimdilik tamamen zihnimin ellerine teslim olmuştum.
Oturduğum kütük parçasının üzerinde dans eden insanları izliyordum. O kadar kordine bir şekilde dans ediyorlardı ki gözlerimi onlardan alamıyordum. Genç kızlar ve oğlanlar aynı anda ellerini yukarı kaldırıp takip edemediğim bir hızda bir sürü hareket yapıyor ve birbirlerine doğru eğilerek hızla geri doğruluyorlardı. Başka bir yerde görsem saçma bulacağım bu hareketler onların uyumuyla göz alıcı duruyordu.
"Sen de dans etmek ister misin?" Yanımda oturan kadının sorusuyla gözlerimi dans edenlerden ayırdım.
"Teklif ettiğiniz için teşekkür ederim ancak bu konuda oldukça beceriksizim ve kötü bir manzara sergileyeceğime de eminim."
"Hiç sanmıyorum, vücudun oldukça güzel. Ve güzel bir vücut birçok seyi kurtarmaya yeter." Beklemediğim bu açık iltifat karşısında ne söyleyeceğimi bilemedim. Daha önce kimseden böyle bir iltifat almamıştım.
"Rahatsız, dans etmeyecek." Arkamdan gelen sese döndüğümde beklediğim üzere Baybars'tı. Normalde olsa ona inat kalkıp dans ederdim ancak gerçekten kendimi iyi hissetmiyordum.
Şuan tek istediğim burada kıpırdamadan oturmaktı. "Burada oturmaya devam etsem daha iyi olur." Sözlerimin üzerine kadın ısrar etmeyip başını bizden başka tarafa çevirdi.
Boş olan yanıma oturan Baybars'a döndüğümde elindeki bardaklardan birini bana uzattığını gördüm. Bardaktan çıkan sıcak duman ve yayılan tatlı koku mest ediciydi.
"Bu ne?" Elindeki bardağı alıp burnuma yaklaştırdım ve kokusunu içime çektim. Meyve karışımı gibi kokuyordu, ayrıca garip bir bitki kokusu da vardı. Ancak ne olduğunu çözememiştim.
"Kendilerinin yaptığı bir çaymış."
"Tadı nasıl? İçtin mi?"
"Hayır."
Ondan aldığım olumsuz dönüşten sonra kararsızca elimdeki çaya baktım. Ardından yavaşça dudaklarıma götürüp ufak bir yudum aldım. Tatlı, yumuşak bir tadı vardı. Dudaklarım hoşnut bir ifade ile kıvrılırken çaydan koca bir yudum aldım. Güzel ve rahatlatıcıydı.
"Bu ne böyle!" Baybars'ın hoşnutsuz sesini işittiğimde onun buruşan yüzüne baktım.
"Beğenmedin mi? Bence çok güzel."
"Şerbet gibi, çok tatlı." Elindeki bardağı ters çevirip çayı dökeceğini anladığımda hızla bileğini kavrayıp onu durdurdum.
"Dökme, sakın. Ben seninkini de içerim, tadı bence çok güzel." Bir şey söylemesini beklemeden elindeki bardağı alıp aramıza koyduğumda bakışları ilk bardağa daha sonra bana kaydı.

YOU ARE READING
Kaknüs
General FictionTarihî ve askerî bir kurgudur.. Tamamen kurgusaldır, herhangi bir kurum veya kuruluşla ilgisi yoktur! Gözlerim Baybars'ın gözleriyle buluştuğunda onun gözlerinde yanan öfkenin ateşini gördüm. Yüzü ne kadar ifadesiz olsa da gözlerine yansıyan duygula...