2- BENCİL

84 9 7
                                    

Kaç yaşındaydım?
Otuz mu?
Kırk mı?
Elli mi, yoksa altmış mı?
Ben hala 20 yaşımdaydım.
Geçmek bilmeyen bu yaşımda sadece düşünüyordum.
Gerçekten, ben neyi düşünüyordum?
Kayıp olan hayatımı mı yoksa bütün çabalarıma rağmen bulamadığım hayatımın içinde çürüyüp giden benliğimi mi?
Benim bir benliğim bile yokken üstelik. Gerçekten ben neyi düşünüyordum bu kadar?
Niye bu tahammülsüz tavırlarım?
Ve niye bu dalıp gitmelerim?
Ben bile kendimi bu kadar anlamazken, daha kendimi çözemez, düşüncelerimi okuyamazken neydi bu insanların kendilerini anlaşılmaz hale getirmeleri? Yada onları anlamamı beklemeleri?

Bencildim.
Ve bu öylesine bir bencillik değildi.
Ve emin olduğum tek şey; beni felaketler değil, düşüncelerim öldürecekti.
...

"Beni bir kere yaktılar kül oldum. Bu sefer onlar da yanacak ama o kadar kolay değil, onlar söndükçe harlayacağım ateşlerini."

İntikam diyordu, tek anladığım buydu. Ama umursamadım.
Umursamak istemedim çünkü kendimle ilgilenmeliydim.
Beni benden başka umursayan yoktu ve evet, bencildim.

Arkamı dönüp gideceğim sırada bana seslendi.
"Derin" yakalanmış mıydım? Galiba evet ama bunu bile umursamadım.
Tekrar ona döndüğüm sırada yavaş adımlarla ilerleyerek önümde durdu.

"Baban insanları izinsiz dinlemenin yanlış olduğunu öğretmedi mi sana?"
Yüzüme yalandan, alaycı tebessümümü yerleştirdim ve elimdeki sönmek üzere olan sigaradan son dumanı çekerek yere attım. Bakışlarımı ayakkabımla ezdiğim izmarite indirdim ve tebessümümü soldurmadan konuşmaya başladım.
"Babamın bana verdiği terbiyeyi mi konuşalım yani? O yaşları geçtim, almayayım." Kafamı kaldırarak göz göze gelmemizi sağladım. Cevap gecikmemişti.
"Yeterli gelmemiş demek ki. En azından bana saygın olsun başkaları umrumda değil, çocuk eğitmek istemiyorum bu yaşımda."
Dünya üzerime geliyordu ve gerçekten sabrım sınanıyordu.
"Çok mu ahlaklısın sen? Duyar kasmak falan, iyi ki kulak misafiri olduk, duymayız bir daha kusura bakma."
Göz devirdi.
Bana göz devirdi.
Saçmalamaya başladığın için olabilir mi Derin?
Arkamı dönüp gideceğim sırada neden burdasın diye sormak yeni aklıma gelmişti. İçimdeki korku tekrar baş gösterdi. Beni götüremezdi. Buna izin vermezdim.
"Bu arada sahiden, neden burdasın sen?"
Sesim titremişti ama umursamadım.
Bomboş bir bakış attı.
"Ali abi merkeze çağırdı seni, telefonun kapalıydı. Endişelendi bayağı ama hastalar yüzünden kendisi gelmedi. Beni gönderdi çocuk avutmam için." Yüzüm nasıl bir hal aldı o an bilmiyorum ama Efken'in kaşları çatıldı, görüşüm bulanıklaştı.
Ağlamayacaktım, ağlamamam gerekiyordu çünkü acizlikti, zayıflıktı. Babam hep öyle derdi ve ben babam ne derse hep yapardım. Ama bu kez yapamadım, gözlerim tutamadığım yaşlar yüzünden yanmaya başladı.
Boğazım düğümlendi, konuşamadım.
Annemin sesi ise hiç susmadı.

Ya seni de alırlarsa Derin. Ya seni de yatırırlarsa oraya.
Saf nefret.
İnsana herşeyi yaptırır.

Kafama yumruk yaptığım elimle iki defa vurdum. Dışardan aptal gibi gözüküyordum biliyorum ama sesler anlık bile olsa susuyordu. Annem kafamın içinde benden bağımsız yaşıyordu.

Efken bileklerimden tutarak ellerimi aşağıya indirdi.
"Ruh hastası mısın kızım sen!? Ne diye vuruyorsun kendine?"
Boğazımda öyle bir yumru vardı ki yutkunarak geçmesini istedim ama yutkunamadım bile. Gözlerim daha şiddetli dolarken verandanın kapısı açıldı. Arkamı döndüm yavaşça ve Ebru'ya baktım. Tek kaçış noktam o gibi geldi o an, bileklerimi Efken'in ellerinden kurtardım. Yanına gittim koşar adımlarla, kurtarırdı dimi beni. Engel olur muydu yatışıma?
Ellerine tutundum ve hayatımda ikinci defa yalvardım.
"Ebru ne olur yardım et. Götürmeye geldi beni, götürmesin. Ruh hastası değilim ben. Annemi de mahvettiler orada. Yaşamak istiyorum Ebru. Yardım et bana." Gözlerimden yaşlar ardı ardına akıyordu ve ben yine engel olamıyordum. Acizlikti, zayıflıktı belki ama bu öylesine bir yalvarış değildi. Bu benim ruhumun son çırpınışlarıydı.

APATE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin