21

69 8 2
                                    

Bugün gözümü Barlas'sız açtığım on ikinci gündü. Bu günler boyunca Kendime bolca küfür ve lanetler armağan etmiştim. Barlas o geceden sonra ortadan resmen kaybolmuştu. Hiç gelmiyor ve telefonlarına ulaşılamıyordu. Buket'e sorduğumda ise yurt dışına çıktığını ve ne zaman döneceğini bilmediğini söylememişti. Bense gündüzleri şirkette geceleri evde sinir krizi geçiriyordum. Benimle hiçbir şekilde muhatap olmayan sevgili iş arkadaşlarım durmadan bebeğin Barlas'tan mı olduğunu sorup duruyorlardı. Tabi üzerimde rahatsız edici bakışlarda vardı. Örneğin Ahu denen kadın tam üç kez şirkete Barlas ile konuşmaya gelmişti ancak bulamadığı için iğnelerini bana batırmıştı. Bende sevgili patronumun eşi olarak bilindiğimden altta kalamamış ve son geldiğinde onu şirketten kovmuştum.

Kendimi yataktan kazıyarak kalktığımda Arsen ile baş başa olduğumu fark ettim. Haftasonu olduğundan Buket yoktu. Bende oğluşumla güzel bir gün geçirebilirdim. Beşiğe eğildiğimde kendi halinde etrafı seyreden minik bebeğime baktım.

"Günaydın annecim"

Dedim ellerimi yüzünde gezdirirken.

"Sen uslu uslu dur anne bir duş alsın"

Sanırım dünyada ki en güzel şey Arsen ile konuşmaktı. Öylece dinliyordu. Ona her şeyimi anlatabiliyordum o ise zeytin gözlerini gözlerime dikip sessizce beni dinliyordu. Adımlarım banyoda son bulduğunda yine Barlas'ın bende unuttuğu kravatına takıldı gözlerim. O gece onu ne kadar zorladıysam adam kravatı çıkararak nefes almaya çalışmış!

Rutin işlerimi halledip Arsen'i giydirdim. Bugün hiç kahvaltı hazırlayasım yoktu. Arsen'in mamasını hazırladıktan sonra bebek çantasını bebek arabasının alt bölmesine koydum. Bebek sahibi olmanın tek kötü yanı minik çantaya elveda etmekti sanırım. Arsen ile çıktığımda genelde bavul taşıyordum. Kangurusu, yedek kıyafeti, bezleri, mama önlüğü ve birçok diğer şeye ihtiyacım oluyordu çünkü.

"Hadi bakalım oğluşum bugün güzelce eğlenelim"

Kapıya çıktığımızda yine rutin bir koruma kovma meselesi vardı. Gözlerimi sabır dilercesine gökyüzüne çevirdim.

"Allahım neden beni her gün bu durumla sınıyorsun"

Dedim sitem edercesine. Koruma arkasını dönüp başıyla selamladı.

"Günaydın Eflal Hanım. Caner bey gönderdi. Size gideceğiniz yere kadar eşlik edelim"

"Gidin o Caner beyinize söyleyin ben çevremde koruma istemiyorum. Çok meraklıysa onu koruyun. Bir daha evimin önünde görmek istemiyorum sizi"

"Kendisi aracında uyuyor Eflal Hanım"

Arsen'i adamın yanına bırakarak Caner'in arabasına ilerledim. Koltukta böylesine rahat nasıl uyuyordu bu adam? Camı sertçe tıklattığımda serbest olan yüz hatları gerginleşerek doğruldu.

"Söyle korumalarına gitsinler"

Dedim sertçe. Caner sıkılmış bir ifadeyle kapıyı açtı ve dışarı çıktı.

"Sanada günaydın Eflal. Şikayetine gelecek olursak koruma yoksa evden çıkışta yok"

"Ben tutsak mıyım ya? Bebeğimle tek başıma dışarda yürümek istiyorum"

"Evet tutsaksın. Tamam yürü bebeğinle adam da arkandan takip etsin"

"Değilim!"

Diye bağırdım.

"Ve eğer bu adamı arkamdan gelirken görürsem sapık olduğu gerekçesiyle meydan dayağı attırırım"

Tehditim karşısında gerçek manada gülerek arkadaki korumaya döndü.

ENKAZWhere stories live. Discover now