Bölüm/20

6.5K 361 26
                                    

Medya-Aslancık.

Hadi iyisiniz günün 2. bölümüni atıyorum size. İyi okumalar güzel yorumlar bekliyorum.

________________

Yılmaz sabah kalktığında burnunun ucunda hissettiği küçük dokunuşla gözlerini araladı, bakmakta güçlük çekse de en sonunda tamamen netleşti görüntü, içini sıcacık yapmıştı bu görüntü onun. Baran babasının burnunu tutmuş küçük bebek gibi uyuyordu, Yılmaz, Baran'ın elini çekip avuç içine küçük bir öpücük bıraktı, gülümsemeyi ihmal etmiyordu, Baran'ın morarmış göz altları ağladiği için burnunu sikmekten kızarmış küçük burnu, uyusa da huzursuz ve çatılı kaşları, büzülü dudaklarıyla ne kadsr iç yaksa da bi o kadar da ısırmak istiyordu Yılmaz.

Yılmaz bağlanmaktan korkardı, buna rağmen hep sevmişti Baran'ı kan kanı çekerdi Yılmaz da çok seviyordu Baran'ı ama oğlu olduğunu öğrendikten sonra bir adım uzağında olsun istemiyordu, önceleri yine çıkarsam çok üzülürüm diye düşünerek beceremese de uzak kalmak isterdi, tabi dediğim gibi yine de beceremezdi.

"Yılmaz kalk yüzünü yıka kahvaltıyı hazırlayalım seninle, Baran uyusun rahatça."

Yılmaz kafasını hafif çevirip her koşulda yanında olan Adama baktı, iç çekip ayaklandı, Baran'ın saçlarını öpüp üzerini örttü, Elini yüzünü yıkayıp tekrar Ahmet'in yanına geldi, herkes uyuyordu, yine de göz gezdirdi Yılmaz. Ardından Ahmet'e yaklaşıp beline sarılarak sıkıca öptü yanağını, irkilen Ahmet hemen dönerek Yılmaz'ı itip koğuşa baktı.

"Ne öpüyon lan beni, daha bide sarılıyo hayvan ya, birisi görse ne diycez oğlum."  Yılmaz sırıtarak omuz silkti Ahmet içten içe gülmek istedi onun bu haline. "Teşekkür öpücüğüydü bu gülüm, dahası da var merak etme sen." Ahmet yaşı geçmiş olsa da utanarak bakışlarını kaçırdı, o an Yılmaz'a ne kadar tatlı geldiğinin farkınsa değildi, elinde ki domatesi doğrayıp güzelce dizdi.

"Sik gibi sallanma ortada da kalk yardım et, patatesleri soy." Yılmaz onun için kullandığı kelimeyle gözlerini iyileştirip koğuşta gezdirdi gözlerini, neyse ki kimse duymamıştı. "Berkay'ım sever demi Patates kızartmasını, dur o menemeni de seviyor ondan da yapalım Ahmet'im." Ahmet, Yılmaz'ın heyecanlı haline kıkırdayıp Doğradığı domatesleri çoğalttı, bazıları büyük dilinmişken menemen için küçük küçük kesmeye başladı, Yılmaz da soyduğu patatesler beceriksizce soyup, Ahmet'ten zibilyon tane azar yiyerek en sonunda bitirdi.

Bütün masayı hazırladılar, Gelen güzel kokularla herkes ayaklandı, Tek kişi hariç, Masaya oturanlar  hiç bi şekilde dokunmadılar önlernde duran yemeğe Baran'ı beklediler. Aslan kalkmış olsa da Yatağında oturuyor gece gözüne girmeyen uykuya rağmen dün akşamdan beridir sessiz sessiz izliyordu Baran'ın küçük bedenini.

Yılmaz Baran'a yaklaşıp saçını geriye atarak alnını öptü. "Yavru kuşum kalk hadi karnını doyurma vakti bebekler aç kalmasın."  Emgel olamıyordu onu bebek gibi görüp öyle davranmaktan, çok geç kaldığını düşündükçe gözleri sulanıyor hemen geri gönderiyordu, yanında olamasa da şimdş yanındaydı minik bebeğinin, Baran homurdanarak arkasını dönüp uyumaya devam etti. Revirde gözüne gram uyku girememişti, babasının kokusuna mayışmış bebek gibiydi.

"Pişt yavru kuş uyansana, Lan kalk! bak hala uyuyor geliyor ha sille şuna bak şuna götünü döndü daha bide, vıyy biz böyle yapsaydık anamız götümüze sokardı o terliği. Hele kalk Baran hadi yavrum kalk." Baran başında öten ve garip garip konuşup şivesinin kaymasına engel olamayan Yılmaz'la sırıttı, arkasını dönüp gözlerini ovaladı, "Abi ne yapıyon ya uyuyoruz o nasıl laflsr öyle." Yılmaz, Baran'ın abi demesiyle nefes alamamış gibi hissetti ama hemen kendini toparladı.

HÜCRE Where stories live. Discover now