Bölüm 17 "Sevmek, Acıtır"

991 77 121
                                    

Sınır dolmadı ama yapacak bir şey yok. Bölümü merakla bekleyen sizleri daha fazla geciktirmeye gönlüm razı gelmedi. Oy ve yorum yapmayı sizin takdirinize bırakıyorum. Beni mutlu etmek isterseniz yıldıza basmakla başlayabilirsiniz. 🤍

Okuduğunuz tarih?

Yıldıza basıldı mı?

BÖLÜM DÜZENLEMESİ DAHA SONRA YAPILACAKTIR, SİZİ RAHATSIZ EDEN BİR SAHNE VARSA AFFOLA. HÂLÂ BİR SENE ÖNCE YAZDIĞIM HALİYLE OLDUĞU İÇİN DÜZENLEMELERİ YAPAMADIM. SINAV VE PROJELERİM BİTTİĞİNDE DÜZENLENECEKTİR. ❤️

***

"SEVMEK, ACITIR"

"Mesele ölmek değil. Mesele, birini delicesine severken, ondan zerre kadar bir karşılık görmeyip günden güne ölmektir."

Oscar Wilde


Ben gülerken de ağlarken de yalnızdım. Yalnızlığım belki de mutsuzluğum ruhumu o kadar derinden esir almıştı ki bütün sevinçlerim yok oluyordu. Zor bir hayat geçirdiğim inkâr edilemez bir gerçekti ki bununla yaşamaya zaten alışmıştım.

Sanki kalp atışlarımın atmadığını hissetmiştim pek çok kez. Atsa da atmasa da içimdeki yaşam ateşinden vazgeçeli çok oluyordu. Ta ki attıracak bir şey yaşamaya kadar bu böyle geçmişti.

Galiba zamanı gelmişti çünkü hissediyordum. Mutlu olmaya değer bir şeyler hissediyordum. Belki hatalıydım bunları hissettiğim için ama kalp seçimini yapmıyordu. Israrla söylemeye devam edeceğim tek bir cümle vardı ki biz imkânsızdık. İkimiz de farkındaydık ancak şu an bütün imkânsızlıkların ortadan kaldırıldığı başka bir boyuttu.

Ellerimi tuttuğunda elektrik çarpmışa donmuştum. İlk defa değildi belki de ama en güçlü çekimi hissettiğim anlardan birindeydim.

Ne olduğunu anlamadan elini arkamdaki ağaca koydu ve çenesini sıktı. Arkamızda ağaç mı vardı? Kendini kontrol etmeye çalışıyor gibiydi. Başını iki yana sallıyordu. Gözünü açtıktan sonra "Dayanamıyorum artık. Sen bu kadar ulaşılmazken dayanamıyorum," dedi ve yeniden yaklaşıp saçlarımı öptü. Başımın üzerindeki dudakları Koray'ın günlerdir oraya bıraktığı öpücükleri silip götürdü.

Gözlerimi kapatıp ana kendimi bırakmayı seçtim. Benden ayrıldığında iki gözünden de birer damla yaş düştüğünü fark ettim ve onları hemen sildim. "Neden ağlıyorsun?" onu ilk defa bu kadar harap olmuş şekilde görüyordum.

Hiç ağlamasın istiyordum. Canım acıyordu, çünkü onun da canı acıyordu.

"Sana âşık olduğum için. Ellerini tutamadığım için ağlıyorum. Seni öpemediğim için ağlıyorum Lavinya çünkü eğer öpersem onun seni düşürdüğü duruma sen düşeceksin ve ben buna dayanamam. Anlıyor musun beni? Dayanamam."

Haklıydı her ne kadar kalbim onu öpmem gerektiğini haykırsa da daha sonra bundan pişman olacaktım ve bu düşünceyle yaşayamazdım. Aylardır onu mahvetmek için koz biriktirirken eline kozları veren kişi ben olmayacaktım. Kendime, kadınlık onuruma ve duruşuma yakışmayan bir hareket olurdu bu.

Ben de ağladığımda gözyaşlarımı sildi ve beni göğsüne çekti. "Sen benim için çok kıymetli bir dostsun ve hep öyle kalacaksın ama şunu bil ki ne kadar uzun sürerse sursun bekleyeceğim. Akvaryum gözlerin okyanusa açılana kadar yanında bekleyeceğim ve sen ne zaman hazır olursan ellerini sımsıkı tutacağım."

KRİZANTEMWhere stories live. Discover now